Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Kurulan Hayaller neden hep sonu kötü oluyor?

yani erkek olarak çocuğum olursa emzirip ona bir kadın kadar şefkat göstermeye biyolojik gerçekler elvermiyor. eşim vefat ederse ileride, hem babalık hem annelik yapmaya çalışırım, bu ayrı mevzu.
Tartışılan konudan bağımsız olarak sadece şu cümlene yorum yapacağım:

Oksitosin hormonu nedir araştırmanı tavsiye ediyorum. Biyoloji bilgine güveniyorsun sanırım ama oksitosinin babalardaki etkisinden haberin yok. That's kinda pathetic.

Kendi baban sana şefkat göstermiyor diye tüm babalar şefkatten yoksun olmuyor adamım. Daddy issuesları buraya yansıtmasak mı?

Ayrıca "şefkat = meme" çıkarımını komik buldum. Sanırım çocuk
emziremeyeceğimden dolayı asla şefkatli olamayacağım. Tüh be.

daha bir şey yazmıyorum okuduğunuzu anlamıyorsunuz zaten :D temel 101 biyoloji okuyun tartışırız sonra.
Hayatını bilime adamış bir yüksek lisans öğrencisi Zevist olarak, cesaretin ve egon hoşuma gitti.

İstersen babaların "şefkatli" olamayacağı konusu üzerine tartışabiliriz.

[email protected] adresi üzerinden bana yazabilirsin. Merak etme, ısırmam.
 
Tartışılan konudan bağımsız olarak sadece şu cümlene yorum yapacağım:

Oksitosin hormonu nedir araştırmanı tavsiye ediyorum. Biyoloji bilgine güveniyorsun sanırım ama oksitosinin babalardaki etkisinden haberin yok. That's kinda pathetic.

Kendi baban sana şefkat göstermiyor diye tüm babalar şefkatten yoksun olmuyor adamım. Daddy issuesları buraya yansıtmasak mı?

Ayrıca "şefkat = meme" çıkarımını komik buldum. Sanırım çocuk
emziremeyeceğimden dolayı asla şefkatli olamayacağım. Tüh be.


Hayatını bilime adamış bir yüksek lisans öğrencisi Zevist olarak, cesaretin ve egon hoşuma gitti.

İstersen babaların "şefkatli" olamayacağı konusu üzerine tartışabiliriz.

[email protected] adresi üzerinden bana yazabilirsin. Merak etme, ısırmam.

Başlıkta konuşulan konulara ithafen en ağır örneklerle bir şeyleri açıkladım.

Size de sormak istiyorum aynı soruyu. Nasıl anladınız böyle şeyleri yazdıklarımdan? Nasıl çıkardınız? Bir babanın şefkatli olamayacağını nerede yazmışım?

Meme ne alaka xd? Bedenimde olmadığı için -ve dolayısıyla kadın olmadığım için- bir kadının hormonlarına bir kadın kadar sahip olamam. Bir kadın kadar narin şefkatli olamam. Ancak bu en ağır örnekler belirttiğim gibi ve genelleyici. Özel hayatlar farklıdır. Kaldı ki bir erkeğin normalde hormon seviyeleri ile kadının içgüdüsel olarak yaptığı şeyleri yapmaya başladığında hormon seviyelerinin değişimini görüyoruz. Varsayılan farklı, hayatta pratikte ne yapıldığında olan farklı.

Madem bu kadar hayatınızı adadınız, bu meseleyi anlamanızı beklerdim. Anlaşılan tam anlamadınız. Hocanıza gidip konuyu iletin ve öğretsin size.
 
Başlıkta konuşulan konulara ithafen en ağır örneklerle bir şeyleri açıkladım.

Size de sormak istiyorum aynı soruyu. Nasıl anladınız böyle şeyleri yazdıklarımdan? Nasıl çıkardınız? Bir babanın şefkatli olamayacağını nerede yazmışım?
Karşınızdaki üyeler dediğiniz şeyleri çarpıtmıyor ki, sizin tepkiniz biraz komik geldi açıkçası. Yazdıklarınızı nasıl anlamamız gerekiyor? Nerenizle okuyorsunuz demek kolay tabi, ama herkes aynı şeyi anlayıp aynı anlamı çıkarmış ve bir münazara ortamı oluşmuş.
 
Bir babanın şefkatli olamayacağını nerede yazmışım?
Babaların anneler gibi şefkatli olamayacağını savunmuyorsan ortada biyolojik ya da bilimsel bir yanlışlık yok.

Diğer dediklerine katılıyorum.

Bedenimde olmadığı için -ve dolayısıyla kadın olmadığım için-
Ayrıca meme herkeste var. Tüm embriyolar başta kadın gibi oluşur, hormonlar işin içine girince cinsiyet farklılaşması başlar. Bu yüzden belirli bir canlı türüne cinsiyetten bağımsız bir şekilde "memeli" diyoruz.

Tabii sen muhtemelen işlevsellik açısından öyle bir cümle kurdun.
 
Ne sanıyordunuz ki? Çoğumuz o müthiş romantik, parmakla gösterilecek, kendini feda edecek ve can dostu denilebilecek arkadaşlara sahip değiliz. Üstelik çağımızın toplumsal düzeni yüzünden bunu istemek sizin de söylediğiniz gibi ancak hayal olarak kalıyor. Bizim 'normal' olarak gördüğümüz, sıradan insanlarda durum farklı değil; tek fark onlar bir kişiye bağlanmıyor ve adeta daldan dala konarak sürekli kısa süreli ciddiyetten uzak ilişkiler elde ediyorlar; böyle mi olmak istersiniz? Sanmıyorum. Bakın, benim durumum da sizden farklı değil; fakat çağımız böyle maalesef. Geçmiş zamanlardaki erkekler arasındaki arkadaşlığı örnek göstermek istiyorum, adamlar birbirlerine düzenli mektup yazıp "Sevgili dostum, sen benim biricik kalbimde daha da biricik bir yeri işgal ediyorsun; çok seviyorum seni, kendine çok dikkat et..." tarzı şeyler söylüyorlardı, siz kaç arkadaşınıza "Seni seviyorum" dediniz ya da kaç arkadaşınız size bunu söyledi? "Gay Panic" tarzında karşılamayın bunu, kimse birbirini şu iki kelimeyi söyleyecek kadar sevmiyor.

Bu arada ben de eli açık biriyimdir, elimde o günlük öğünüm varsa bile yanımdaki kişiyle paylaşırım; fakat insanlar bunu erdem olarak değil de sorgusuz itaatkarlık olarak görüyor. Bunu kimse size açık açık söylemez, fakat siz sezebilirsiniz. Bu durumda olduğunuzu fark edince ne yapacaksınız? İlişkiyi çat diye koparacaksınız. Sizi itaatkar gören, uzaklaşmayan fakat bir kol mesafesinde yine sizi tutan kişiler size güzel zamanlar yaşatmaz; onurunuzu zedeler. O yüzden sallayın gitsin, sizin bir kaç dakika içinde sadece şunu yazarken sarf ettiğiniz düşünme eylemini hiç gerçekleştirmeyen; gerçekleştirse bile ancak bir haftalık süreçte gerçekleştirebilen insanları kafanıza takmayın, keza değerli değiller. Sosyal ilişkilerde sahip olduğunuz erdemleri unutmayın ama kendinizi de ezdirmeyin, biraz da bencil olun.
Arkadaşlık eskisi gibi değil insanlar birbirine menfi yaklaşıyor, bari sizler SS ler Zevistler birbirinizi dışlamayın, bilmiyorum hepimiz gizliyiz hiç karşımda canlı olarak Zevist görmedim, acaba nasıl insanlar ne seslerini duydum ne görüntü var, sadece yazı var bir tek selam burkeyi gördüm yutupta, salem burkeyi birde Rahibe Maxinenin sesi, o kadar acaba bazı Zevistler evleniyor veya evlenmiş acaba nasıl tanışmışlar, yok kendimi yanlız hissetmiyorum tüm centiller TANRININ çocukları öyle görüyorum, keşke diyorum keşke bizde dışarda birarada olsak, tanışsak gizlilik kalksa ozaman herşey nasıl olur merak ediyorum, tabi bunları düşünürken gizliliğimden ödün vermiyorum,
 
Babaların anneler gibi şefkatli olamayacağını savunmuyorsan ortada biyolojik ya da bilimsel bir yanlışlık yok.

Diğer dediklerine katılıyorum.


Ayrıca meme herkeste var. Tüm embriyolar başta kadın gibi oluşur, hormonlar işin içine girince cinsiyet farklılaşması başlar. Bu yüzden belirli bir canlı türüne cinsiyetten bağımsız bir şekilde "memeli" diyoruz.

Tabii sen muhtemelen işlevsellik açısından öyle bir cümle kurdun.

Babaların anneler gibi şefkatli olamayacağını savunmuyorsan ortada biyolojik ya da bilimsel bir yanlışlık yok.

Diğer dediklerine katılıyorum.


Ayrıca meme herkeste var. Tüm embriyolar başta kadın gibi oluşur, hormonlar işin içine girince cinsiyet farklılaşması başlar. Bu yüzden belirli bir canlı türüne cinsiyetten bağımsız bir şekilde "memeli" diyoruz.

Tabii sen muhtemelen işlevsellik açısından öyle bir cümle kurdun.
Öyle babalar varki annelerden daha şefkatli, öyle anneler var çocuğunu cami bahçesine bırakıyor, öyle anneler çocuklarının hayatını mahvediyor, bu analık babalık olayı değil insanlık olayı, öyle kadınlar var 10 erkeği cebinden çıkarır, savaşta cepheye cephane taşır, öyle kadınlar var sizlerin burda olmasına sebep olur, Rahibe Mexine bunun kadın erkekten ziyade insanın içindeki merhamet elini taşın altına koymak, bir insanı güldüre biliyormusun, bir yaraya merhem olabiliyormusun, kendin için başkası için şu sistemi sorguluyormusun, herşeyi koyun gibi kabul etmeyeceksin, Keçi gibi uyanık olacaksın
 
Babaların anneler gibi şefkatli olamayacağını savunmuyorsan ortada biyolojik ya da bilimsel bir yanlışlık yok.

Diğer dediklerine katılıyorum.


Ayrıca meme herkeste var. Tüm embriyolar başta kadın gibi oluşur, hormonlar işin içine girince cinsiyet farklılaşması başlar. Bu yüzden belirli bir canlı türüne cinsiyetten bağımsız bir şekilde "memeli" diyoruz.

Tabii sen muhtemelen işlevsellik açısından öyle bir cümle kurdun.

Tabii ki de savunmuyorum. İnsanların anlaması için en ağır örnekler verdiğimi 2. kez belirtiyorum daha da açıklayarak. Ağır örnekler vermesem hiç anlayan olmayacak sizin dışınızda sanırım :D.

Ben bir babanın doğası gereği bir anne kadar şefkatli olamayacağını savunuyorum. Hatta savunma yok ortada, bilimsel gerçekler bunlar neticede. Bebeğin güvenlik hissi gibi psikiyatrik olarak ele alınabilecek durumlarının en başta anneyle ilişkili olduğunu kanıtlarıyla sunmaya gerek yoktur burada sanırım. Doğduktan sonra annesini hiç görmeyen bebeklerin bir süre sonrasında bile anne kucağına geldiğinde iki tarafta da salgılanan hormonlara sanırım hiç ama hiç gerek yok belirtmeye :D.

Ha bu yazdığım paragraftaki güvenlik hissinin bebekte şefkat gibi duygulanımlarla ele alındığını da açıklamaya gerek yoktur hatta.

Vay canına! Memeli varlıklar olduğumuzu bilmiyordum. Annelik ile ilişkili bir metinde ve emzirmeden bahsedilen bir yerde erkeklerin de memeli olduğunu öğrenmek.
 
Ben burada erkek adam ağlamaz ve doğasında ağlamak yoktur tarzı birşey söylemiyorum. Yeri geldiğinde kadın-erkek fark etmeksizin insanları ağlamalarını söylüyorum. Ama ben kendi odalarına çekilip bir yastıkla bunu yapmalarını söylüyorum. Çünkü hayat çok acımasız

Evet aynen öyle buraya yazarken genellikle kendi tecrübelerimden yola çıkıyorum. Gördüklerimden.
Babam babasını toprağa verdiğinde herkesin içinde ağlamadı. Amcam ise onun aksine cenazede ağladı ve insanlar onun hakkında konuşup durdular. Onun o haline fazlasıyla acıdılar. Benim babam hiç mi ağlamadı dedemin bu dünyadan gitmesine ? Ağladı ama bunu tercih olarak kimsenin olmadığı bir zamanda ve güvendiği bir dostuyla beraber yaptı (nereden biliyorum? meze götüren garson benim muhbirimdi.).
Ben ise zaten sevdiğim birisini kaybettim ve üzüldüm o kadar üzüldüm bunu tarif edecek söz bulamadım sadece 2 saat boyunca acaba ona söylemeli miyim diye merak edip durdum üzüntüden kafama ağrılar giriyordu ama ortam müsait olmadığı için tek bir göz yaşı dahi dökmedim. Ve her zamanki gibi odama gidip yastığımı alıp ağlamaya başladım. Onu özlediğimi söyleyen mektuplar yazdım. Arkasından ritüel yaptım ve onu uğurladım. Hayatım çoğunlukla yoğun duygular ile geçiyor ve neyi fark ettim biliyor musunuz ? Herkesin içinde feryad etmek fazlasıyla uygunsuz çünkü bunu yaptığınızda insanlar sizi kolay lokma olarak görüyorlar. Üzülmeyin demiyorum ama zayıf noktalarınızı ve zaaflarınızı da belli etmeyin.

Şimdi. Benim söylediklerimi gerçekten çok yanlış anlıyorsunuz. Burada elimden geldiğince hepinize yardımcı olmak için çok çabalıyorum tavsiye vermeye ve yardımcı olmaya çalışıyorum ama gerçekten siz beni fazlasıyla abartarak yargılıyorsunuz.
Gerçekten siz insanlara gerektiğinde ağlamalarını söyleyen tavsiyeler veren birisinin ve hatta eşcinsel olan birisinin "erkek adam ağlamaz", "erkek adam serttir.", "erkek adam godu mu oturtur" diyeceğini zannediyorsanız asıl komik olan sizsiniz. Bunu sadece deamonica beye değil, sözlerimi yanlış anlayan herkese söylüyorum.
Muğlak ya da farklı fikirleriniz varsa neden genelleme yapma zahmetine girdiniz ki? Bakın ben pedagoji eğitimi de aldım, insanın ne olduğu ya da geçmişte ne yaptığı beni ilgilendirmez ve kimsenin özelliğini hor görmem; pasif agresif şekilde "Ben eşcinselim, insanlara yeri geldiğinde ağlamalarını söylüyorum; siz benim sözlerimi cımbızlıyorsunuz ve mağdur ediyorsunuz." demenizi gerektirecek bir şey de söylemedim, peki sorun ne o halde?

Bakın, foruma yeni giren bir üye var; bu gönderiye görüyor ve sizin "Bir erkek ailesini kaybedince oturup ağlamaz" dediğinizi görüyor, kafasında canlanacak açıkça tek bir fikir var. Siz başka bir şey kastetmişsiniz, İzmir'i düşünüyorsunuz ama Iğdır yazıyorsunuz; derli toplu şekilde kendinizi ifade edemeyince de yazdığınız şey sert bir genellemeden ibaret oluyor. Yoksa foruma yeni giren birisi sizin eşcinsel olup olmamanızı ne yapsın? Sözlerinizi herkes yanlış anladıysa, suç herkesin mi? Ya da herkesin size garezi var ve sizi mağdur etmek için fırsat mı kolluyorlar? Yok artık daha neler.

Sizin yazdığınızı ben yazmış olsam; "Kusura bakmayın sözlerimi fazla açamadım, kastettiğim şey şöyleyken böyleydi" derdim. Fakat siz neden bu konuyla hiç alakası olmamasına rağmen "Lanet olsun, ben eşcinselim; hepiniz beni yanlış anladınız, mağdur oldum" gibi yersiz konuları pasif agresif şekilde sunuyorsunuz ki? Üstelik dediğimi yapsaydınız bu kadar uzun, "Youtuber özür videosu" minvalinde yazı yazmanıza da gerek kalmayacaktı. En garibi de benim söylediğim şey ile sizin söylediğiniz şey arasında ahım şahım büyük fark olmaması. Çok duygusal bir cevap vermişsiniz.

niye bu başlık bu kadar uzadı anlamadım. çok basit bir örnek ama, en basitinden eril yetenekle donatılmış şeylere bakın. insanlar kas gelişimi için neden harici testo iğnesi yapıyorlar? boksörler neden kas gelişimi gibi konularda ön plana çıkıyorlar? en “ağlak” kişi bile savaşta nasıl acımasız olabiliyor? neden bir babada anne şefkati yok?

neden popüler kültürde gözüken aşırı kaslı insanlardan sanatçı çıkmıyor? neden erkek sanatçılar bir asker kadar, boksör kadar -genellikle- maskülen olmuyor?

aşırı basit konuları çok uzatıyosunuz bence.

medeniyet dediğimiz şey bile erilliğe dayanıyor. o atılganlık, liderlik vasıfları vs.
Siz de ayrı bir genelleme yapmışsınız, medeniyet eril-dişil enerjiyi dengeleyen insanlara dayanıyor. Adolf Hitler çok mu maskülen? Onun fotoğraflarında dahi olsa gözüne baktığınızda o dengelenmiş ruhu görebiliyorsunuz. Büyük İskender de keza öyle, dengelenmiş ruh.

Ayrıca Sanatçı örneğiniz çok saçma, insanın hobisi ile fiziksel görünümü arasında neden bağ kurdunuz ki? Tamam şuna hak veriyorum, kendine Sanatçı diyen insanlar genelde çok zayıf ve feminen oluyor fakat bu tamamen onların kişiliklerinin oturmamasından kaynaklı. Mesela ben de Sanatla profesyonel olarak ilgileniyorum, fakat sağlığıma dikkat etmek için spor da yapıyorum; gayet kalıplı bir yapım var ve bunun neden Sanatla olan bağıma etkisi olsun? Sizce kaslı erkek resim öğretmeni bir ucube midir yoksa eril-dişil enerjiyi dengelemekte belli bir dereceye kadar başarılı olmuş birisi midir?

Popüler kültürde gördüğünüz aşırı kaslı insanlarla ilgili şunu söylemek istiyorum; o adamların hayatı direkt olarak ondan ibaret. Onların o kaslı yapısı yaşamlarının her yerine işlemiş, içtikleri sudan yedikleri yemeğe kadar 7/24 bununla ilgilenen kişiler Sanatla ya da mutfakla ilgilenmiyorsa bu bir tür tercih veya zaman bulamama meselesidir.

Baba figürü yargınız nispeten doğru ama biyolojiden ziyade toplumsal yapıyla ilgili, eğer Batıdaki pamuk şeker babaları her gün görseydiniz bunu söylemezdiniz mesela; hatta lafı büyüterek Türk baba arşetipi iyi bir baba figürü değildir diyorum. Geçmişte insanlar "Çocuğumuz olsun da tarlada yardım eder bize" diye çocuk yaptılar, o çocuklar da pek çoğumuzun anne babası oldu; bu insanlar anne baba yargısında temel alacağımız insanlar olmamalı. Tanrılara bakın mesela, Tanrıçalarımıza diyecek yok şefkat konusunda ama Tanrılara da 'şefkatsiz' diyemeyiz ki? Evet onlar daha atılgan ve eyleme iten güç gibi gözükebilir fakat bunu şefkatli şekilde yaparlar, işte baba gibi baba.
 
Muğlak ya da farklı fikirleriniz varsa neden genelleme yapma zahmetine girdiniz ki? Bakın ben pedagoji eğitimi de aldım, insanın ne olduğu ya da geçmişte ne yaptığı beni ilgilendirmez ve kimsenin özelliğini hor görmem; pasif agresif şekilde "Ben eşcinselim, insanlara yeri geldiğinde ağlamalarını söylüyorum; siz benim sözlerimi cımbızlıyorsunuz ve mağdur ediyorsunuz." demenizi gerektirecek bir şey de söylemedim, peki sorun ne o halde?

Bakın, foruma yeni giren bir üye var; bu gönderiye görüyor ve sizin "Bir erkek ailesini kaybedince oturup ağlamaz" dediğinizi görüyor, kafasında canlanacak açıkça tek bir fikir var. Siz başka bir şey kastetmişsiniz, İzmir'i düşünüyorsunuz ama Iğdır yazıyorsunuz; derli toplu şekilde kendinizi ifade edemeyince de yazdığınız şey sert bir genellemeden ibaret oluyor. Yoksa foruma yeni giren birisi sizin eşcinsel olup olmamanızı ne yapsın? Sözlerinizi herkes yanlış anladıysa, suç herkesin mi? Ya da herkesin size garezi var ve sizi mağdur etmek için fırsat mı kolluyorlar? Yok artık daha neler.

Sizin yazdığınızı ben yazmış olsam; "Kusura bakmayın sözlerimi fazla açamadım, kastettiğim şey şöyleyken böyleydi" derdim. Fakat siz neden bu konuyla hiç alakası olmamasına rağmen "Lanet olsun, ben eşcinselim; hepiniz beni yanlış anladınız, mağdur oldum" gibi yersiz konuları pasif agresif şekilde sunuyorsunuz ki? Üstelik dediğimi yapsaydınız bu kadar uzun, "Youtuber özür videosu" minvalinde yazı yazmanıza da gerek kalmayacaktı. En garibi de benim söylediğim şey ile sizin söylediğiniz şey arasında ahım şahım büyük fark olmaması. Çok duygusal bir cevap vermişsiniz.


Siz de ayrı bir genelleme yapmışsınız, medeniyet eril-dişil enerjiyi dengeleyen insanlara dayanıyor. Adolf Hitler çok mu maskülen? Onun fotoğraflarında dahi olsa gözüne baktığınızda o dengelenmiş ruhu görebiliyorsunuz. Büyük İskender de keza öyle, dengelenmiş ruh.

Ayrıca Sanatçı örneğiniz çok saçma, insanın hobisi ile fiziksel görünümü arasında neden bağ kurdunuz ki? Tamam şuna hak veriyorum, kendine Sanatçı diyen insanlar genelde çok zayıf ve feminen oluyor fakat bu tamamen onların kişiliklerinin oturmamasından kaynaklı. Mesela ben de Sanatla profesyonel olarak ilgileniyorum, fakat sağlığıma dikkat etmek için spor da yapıyorum; gayet kalıplı bir yapım var ve bunun neden Sanatla olan bağıma etkisi olsun? Sizce kaslı erkek resim öğretmeni bir ucube midir yoksa eril-dişil enerjiyi dengelemekte belli bir dereceye kadar başarılı olmuş birisi midir?

Popüler kültürde gördüğünüz aşırı kaslı insanlarla ilgili şunu söylemek istiyorum; o adamların hayatı direkt olarak ondan ibaret. Onların o kaslı yapısı yaşamlarının her yerine işlemiş, içtikleri sudan yedikleri yemeğe kadar 7/24 bununla ilgilenen kişiler Sanatla ya da mutfakla ilgilenmiyorsa bu bir tür tercih veya zaman bulamama meselesidir.

Baba figürü yargınız nispeten doğru ama biyolojiden ziyade toplumsal yapıyla ilgili, eğer Batıdaki pamuk şeker babaları her gün görseydiniz bunu söylemezdiniz mesela; hatta lafı büyüterek Türk baba arşetipi iyi bir baba figürü değildir diyorum. Geçmişte insanlar "Çocuğumuz olsun da tarlada yardım eder bize" diye çocuk yaptılar, o çocuklar da pek çoğumuzun anne babası oldu; bu insanlar anne baba yargısında temel alacağımız insanlar olmamalı. Tanrılara bakın mesela, Tanrıçalarımıza diyecek yok şefkat konusunda ama Tanrılara da 'şefkatsiz' diyemeyiz ki? Evet onlar daha atılgan ve eyleme iten güç gibi gözükebilir fakat bunu şefkatli şekilde yaparlar, işte baba gibi baba.
Hem sana hemde catdoll denilen kişiye ayrı ayrı cevaplar vermek istemiyorum çünkü. Evet cımbızlayıp abartılıyor ve sonrasında her ne kadar kendimi açıklamış olsam da hala daha üstüne devam ediyorsunuz.

Herkesin beni yanlış anladığını fark ediyorum açıklama yapıyorum ama açıklama yapmamı gerekmesi bile saçma olduğundan haklı olarak sinirleniyorum.

Koskoca formun bana garezi olacak hali yok tabi ama hâla daha neden cımbızlanıp yanlış anlıyorsunuz. Kendimi ifade etmiş olmama rağmen dediğim şeyi açmış ve açıklamış olmama rağmen hala daha aynı muhabbet.

Şuan bile bunu konuşuyor olmamız bile o kadar saçma ki.
 
Mesela ben de Sanatla profesyonel olarak ilgileniyorum

Kendinizin de belirttiği gibi daha üstündeki satırlarda dengelenmiş ruh ile alakalı. Yoksa bir Tanrı olan Adolf Hitler’in tablolarını görüyoruz ve dahasında nice örnekler verilebilir. Ancak bugün günümüzde ruhaniyetin farkındalıksızlığının neticesinde bir generalin, boksörün dünyada çığır açabilen bir sanatsal şeye imza attığını göremiyoruz. Tabi ki alanları farklı, ancak kendi mesleklerinde hayatlarına devam ederken eşsiz eser üreten nice insanlar bulunuyor. Ancak konu az önceki mesleklere gelince durum böyle. Yoksa evet, haklısınız. Ancak şu an pratikte durum böyle değil. Özellikle ironik olarak söylüyorum ki, erkeklerin kadınsallaşması üzerine laf atıp geveleyen -ne yani kadın olmak kötü bişey mi? kfsalfjapos (onların değer yargılarına göre tabi bu, Zevistler için değil xd)- insanların olduğu düşük farkındalıklı bir dünyada daha zamanımız var teorik olarak tartıştığımız dengeye gelmeye.
Tanrılara da 'şefkatsiz' diyemeyiz ki?

Hiçbir yerde erkekler için şefkatsiz demedim. Bir kadın kadar şefkatli olamayacağımızı açıkladım çok yer oldu sanırım. İlla bin tane bilimsel argüman sunmak zorundayım sanırım anlaşılması için.

Batıdaki pamuk şeker babaları her gün görseydiniz bunu söylemezdiniz mesela

Hayır yine söylerdim. İçgüdülerimize göre hayatı yaşamadığımızı inkar eden kim varsa belki de inkar ederken sadece içsel olarak içgüdüsündeki tavırları dışa vuruyordur. Bunu çok komplike bir konu, istesek de istemesek de içgüdülerimize göre hareket ediyoruz. Bunu en temelde direkt üreme olarak ele alabiliriz. Üremeyi ise alt başlıklarda sıralamaya başlarız, yeterli bir birey olma, bireyin kendisi için yine yeterli bir eş bulması ve sonucunda yeterli bir üreme gerçekleşmesi. Bu yeterlilik kavramı altında ise çok fazla şey bulunuyor, en basitinden kadınların erkeklere göre çekici gelen klasik özelliklerinin içgüdüsel karşılığının yine üreme olması gibi.

Bunun devamında sadece bunlardan mı ibaret sorusu için çift cinsiyetli olan insanların psikiyatrik analizini araştırabilirsiniz. Yaşamlarındaki iki cinsiyetin özelliklerinin hükmünü ve çıkarıldığında kalanı gibi şeylere bakabilirsiniz. Buraya bunu dökmeyeceğim zaten okuyan anlamıyor.

Batıdaki babalar ülkemize göre “pamuk şeker” gibi gözükebilir. Ama onların büyüdüğü yerlere ve şartlara baktığımızda normal. Her ülkede varoşta büyüyen insanlara bakınca anlarsınız bu dediğimi.
 
Kendinizin de belirttiği gibi daha üstündeki satırlarda dengelenmiş ruh ile alakalı. Yoksa bir Tanrı olan Adolf Hitler’in tablolarını görüyoruz ve dahasında nice örnekler verilebilir. Ancak bugün günümüzde ruhaniyetin farkındalıksızlığının neticesinde bir generalin, boksörün dünyada çığır açabilen bir sanatsal şeye imza attığını göremiyoruz. Tabi ki alanları farklı, ancak kendi mesleklerinde hayatlarına devam ederken eşsiz eser üreten nice insanlar bulunuyor. Ancak konu az önceki mesleklere gelince durum böyle. Yoksa evet, haklısınız. Ancak şu an pratikte durum böyle değil. Özellikle ironik olarak söylüyorum ki, erkeklerin kadınsallaşması üzerine laf atıp geveleyen -ne yani kadın olmak kötü bişey mi? kfsalfjapos (onların değer yargılarına göre tabi bu, Zevistler için değil xd)- insanların olduğu düşük farkındalıklı bir dünyada daha zamanımız var teorik olarak tartıştığımız dengeye gelmeye.

Hiçbir yerde erkekler için şefkatsiz demedim. Bir kadın kadar şefkatli olamayacağımızı açıkladım çok yer oldu sanırım. İlla bin tane bilimsel argüman sunmak zorundayım sanırım anlaşılması için.

Hayır yine söylerdim. İçgüdülerimize göre hayatı yaşamadığımızı inkar eden kim varsa belki de inkar ederken sadece içsel olarak içgüdüsündeki tavırları dışa vuruyordur. Bunu çok komplike bir konu, istesek de istemesek de içgüdülerimize göre hareket ediyoruz. Bunu en temelde direkt üreme olarak ele alabiliriz. Üremeyi ise alt başlıklarda sıralamaya başlarız, yeterli bir birey olma, bireyin kendisi için yine yeterli bir eş bulması ve sonucunda yeterli bir üreme gerçekleşmesi. Bu yeterlilik kavramı altında ise çok fazla şey bulunuyor, en basitinden kadınların erkeklere göre çekici gelen klasik özelliklerinin içgüdüsel karşılığının yine üreme olması gibi.

Bunun devamında sadece bunlardan mı ibaret sorusu için çift cinsiyetli olan insanların psikiyatrik analizini araştırabilirsiniz. Yaşamlarındaki iki cinsiyetin özelliklerinin hükmünü ve çıkarıldığında kalanı gibi şeylere bakabilirsiniz. Buraya bunu dökmeyeceğim zaten okuyan anlamıyor.

Batıdaki babalar ülkemize göre “pamuk şeker” gibi gözükebilir. Ama onların büyüdüğü yerlere ve şartlara baktığımızda normal. Her ülkede varoşta büyüyen insanlara bakınca anlarsınız bu dediğimi.
Evet fakat günümüz insanının ruhani dengesizliği tatsız bir gerçeklik olsa da temel alabileceğimiz bir şey değil, aşmamız gereken bir şey. Onun dışında ilk paragrafta söylediklerinizde haklısınız, yine de kabul edin ki spor tayfa erkeklik konusunda temel alınması gereken bir güruh değil; hayatını paso eril enerjisini yükseltip mağara adamı gibi yaşayan balon kaslı amcalar ile "İnsanlar aslında cinsiyetsizdir, cinsiyet toplumsal bir yargıdır!!!" diyen twitter tayfa arasındaki tek fark ideolojiden kaynaklı, yoksa ikisi de dengesiz bir yaşam sürüyor.

Erkekler için "anneler kadar şefkatli olamaz" dediniz, doğru fakat bu yetiştirilme tarzı ve toplumsal rol ile alakalı. Ha şu doğru; evet nüfusun çoğunluğu o kadar şefkatli olamaz, fakat nüfusun çoğunun hareketini doğru kabul etsek "Herkes Müslüman, bir bildikleri var herhalde" deriz. Onun dışında "Ev hanımı" gibi bir unvan var fakat "Ev beyi" gibi bir tanım yok, ha iç güveyi diye bir insan tipi var; sizin dediğiniz bu kavramlara benziyor.

Konu hakkındaki açıklamanız yetersiz olduğu için tepki aldınız diye düşünüyorum. Demek istediğinizi anlıyorum, erkekler öğretici ve harekete geçirmeye teşvik eden figürdür ve insanı hayata hazırlar; bu yüzden anneler gibi koruyucu olmaktan ziyade daha eyleme itici-koruyucu bir dengeye sahiptir. Siz bunu söylemeye çalışıyorsunuz fakat üslup nedeniyle insanlar yazdıklarınızı okuyunca "Erkekler ava gidip bizonu öldüremeyen yavrusunun kafasına ağaç kütüğüyle vuran yarı evrimleşmiş mağara adamı gibidir" tarzında algılıyor.

Bu arada önceki yazımda alakasız durabilir diye sildiğim bir paragraf vardı, biyolojik cinsiyet öyle çok net çizgilerle belirlenmiş bir şey değil ve bunu siz de biliyorsunuz ki çift cinsiyetli insanların örneğini vermişsiniz. Bunlar ruhaniyetten ziyade biyolojik mutasyonlar olsa da insan bedenini ve psikolojisini etkileyen hormanlar salgılamaya sebep olduğundan üstüne düşünülmesinde fayda var. Mesela size şu konuda hak veriyorum, Sanatla ilgilenen erkekler genelde popüler kültür dayatması yüzünden ve belki de meyilli olmaktan ötürü daha "feminen" yapıya sahipler. Bu benim de böyle olacağım anlamına gelmez fakat üniversitede trans arkadaşlarım oldu. Onlardan örnek vereyim, özellikle bir tanesi gerçekten anne şefkati dediğimiz şeye sahipti ve dış görünüşü gayet kadınsıydı; buna rağmen ruhu halen bir erkek, yine de dişil enerjisi tavan yapmış. Bu anormal mi? Aslında evet. Muhtemelen bu konuya genel olarak bu tarz olayları da katıp bakıyorsunuz fakat bunlar fazla ekstrem örnekler değil mi sizce?

Üstte de yazdığım gibi, paso eril yahut dişil enerjiden ibaret olmak ile "cinsel enerjiler yok, sallayın gitsin!!!" diyen nonbinary twitter tayfasının psikolojik süreçlerinin çok benzer olacağına bahse girerim. Bu çift enerjiyi dengeleyen insanlar da zaten bir yerden şefkati, bir yandan cesareti, öteki yandan duygusallığı, bir diğer taraftan da atılganlığı alıyor. Genelleme yapmak sınır çizmek demektir ve insanın ruhani olarak sınırsız potansiyeli olduğu göz önüne alınırsa, lütfen yapmayın bunu. Mesela gidip anne şefkati duygusu üzerine meditasyon yapıp bunu eyleme geçirmeye çalışın, yapamayacağınızı nereden biliyorsunuz? Kendinizi genel toplum yapısı ile mi sınırlayacaksınız? Dişil taraftaki duygusallığı eril taraftaki atılganlıkla birleştirip deneyin, yapsanız da yapamasanız da sorun olmayacak. Ruhaniyetin en temel amacı kendimizi aşmak değil midir? Öyleyse genelleme yapmaya gerek yok.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top