Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Kurulan Hayaller neden hep sonu kötü oluyor?

Erlik Han

Member
Joined
Jul 21, 2023
Messages
186
Esenlikler, büyük ihtimal başlıkta yazılanlar hepimizin sorunu olmuştur. Şöyleki ben eliaçık biriyimdir, cebimde 100tl varsa kendim dahil arkadaşlarıma harcarım bunu göze sokmak manasında değil kötülük yapan biri değilimdir ve cimride değilimdir. Ama mesele şu ki ben kiminle bir arada olup gelecekte düşlediğim şeylerde daha çok imkana sahip olduğumu hayal ederken içerisine yanımda görmek istediğim herkesi eklerim. Ve uzun süredir hayal kurmaktan korkuyorum artık kimi yanımda düşlersem kısa süre sonra hatta inanılmaz kısa 4-5 gün sonra o insanlar ya iletişimi keser, ya ayrılırlar ya kavga ederler.

Bir şekilde benden uzaklaşırlar, nedenini çok merak ediyorum. Olası her yoruma, tavsiyeye, öneriye ve cevaba hatta içinizden geçen herşeye açığım lütfen fikirlerinizi benimle paylaşın aslında bu durumu başta umursamadım ama değer verdiklerim yanımdan uzaklaştılar sanki kurduğum hayaller lanet gibi aksine işliyor ve işlemeye devam ediyor. Ve doğrusunu söylemem gerekirse değerli zevistler/satanistler sizlerden başka kimsem yokmuş meğerse bu durumu burada açıklamam zaten herşeyi ifade ediyor.
 
Merkür, Kova'ya geçtiğinde ya da Ay Kova'dayken ve büyüyorken, arkadaşlıklarınızı kuvvetlendirmek ve uygun arkadaşlar edinmek için bir çalışma yapabilirsiniz.

Kötü bir 11. eviniz varsa karmayı da kırmanızı tavsiye ederiz.

Negatif karmayı kırma çalışması çakraları hedef alıyordu. Doğum haritamızdaki negatif karmadan arınmak için bahsettiğim çalışmayı haritaya yönelik yapmak işlevsel olur mu? Benim için en olumlu olacak şekilde gibi olumlamalar ile enerjinin en gerekli yere gitmesini düşünüyorum. Zamanla haritamdaki negatif karmalardan arınmalıyım bu mantıkta.
 
Merkür, Kova'ya geçerken ya da Ay Kova'dayken ve büyürken, arkadaşlıklarınızı güçlendirmek ve uygun arkadaşlarınızı edinmek için bir çalışma yapabilirsiniz.

Kötü bir 11. eviniz varsa karmayı da kırmanızı tavsiye ederiz.
karmanın spiritüel satanizmde yeri yok diye zannediyordum
 
Ne sanıyordunuz ki? Çoğumuz o müthiş romantik, parmakla gösterilecek, kendini feda edecek ve can dostu denilebilecek arkadaşlara sahip değiliz. Üstelik çağımızın toplumsal düzeni yüzünden bunu istemek sizin de söylediğiniz gibi ancak hayal olarak kalıyor. Bizim 'normal' olarak gördüğümüz, sıradan insanlarda durum farklı değil; tek fark onlar bir kişiye bağlanmıyor ve adeta daldan dala konarak sürekli kısa süreli ciddiyetten uzak ilişkiler elde ediyorlar; böyle mi olmak istersiniz? Sanmıyorum. Bakın, benim durumum da sizden farklı değil; fakat çağımız böyle maalesef. Geçmiş zamanlardaki erkekler arasındaki arkadaşlığı örnek göstermek istiyorum, adamlar birbirlerine düzenli mektup yazıp "Sevgili dostum, sen benim biricik kalbimde daha da biricik bir yeri işgal ediyorsun; çok seviyorum seni, kendine çok dikkat et..." tarzı şeyler söylüyorlardı, siz kaç arkadaşınıza "Seni seviyorum" dediniz ya da kaç arkadaşınız size bunu söyledi? "Gay Panic" tarzında karşılamayın bunu, kimse birbirini şu iki kelimeyi söyleyecek kadar sevmiyor.

Bu arada ben de eli açık biriyimdir, elimde o günlük öğünüm varsa bile yanımdaki kişiyle paylaşırım; fakat insanlar bunu erdem olarak değil de sorgusuz itaatkarlık olarak görüyor. Bunu kimse size açık açık söylemez, fakat siz sezebilirsiniz. Bu durumda olduğunuzu fark edince ne yapacaksınız? İlişkiyi çat diye koparacaksınız. Sizi itaatkar gören, uzaklaşmayan fakat bir kol mesafesinde yine sizi tutan kişiler size güzel zamanlar yaşatmaz; onurunuzu zedeler. O yüzden sallayın gitsin, sizin bir kaç dakika içinde sadece şunu yazarken sarf ettiğiniz düşünme eylemini hiç gerçekleştirmeyen; gerçekleştirse bile ancak bir haftalık süreçte gerçekleştirebilen insanları kafanıza takmayın, keza değerli değiller. Sosyal ilişkilerde sahip olduğunuz erdemleri unutmayın ama kendinizi de ezdirmeyin, biraz da bencil olun.
 
Negatif karmayı kırma çalışması çakraları hedef alıyordu. Doğum haritamızdaki negatif karmadan arınmak için bahsettiğim çalışmayı haritaya yönelik yapmak işlevsel olur mu? Benim için en olumlu olacak şekilde gibi olumlamalar ile enerjinin en gerekli yere gitmesini düşünüyorum. Zamanla haritamdaki negatif karmalardan arınmalıyım bu mantıkta.

Evet, böyle de yapabilirsiniz.

karmanın spiritüel satanizmde yeri yok diye zannediyordum

Elbette var. Fakat biz artık Zevistiz. Bu ismi kullanmak daha uygun olur.

Bu arada ben de eli açık biriyimdir, elimde o günlük öğünüm varsa bile yanımdaki kişiyle paylaşırım; fakat insanlar bunu erdem olarak değil de sorgusuz itaatkarlık olarak görüyor. Bunu kimse size açık açık söylemez, fakat siz sezebilirsiniz. Bu durumda olduğunuzu fark edince ne yapacaksınız? İlişkiyi çat diye koparacaksınız. Sizi itaatkar gören, uzaklaşmayan fakat bir kol mesafesinde yine sizi tutan kişiler size güzel zamanlar yaşatmaz; onurunuzu zedeler. O yüzden sallayın gitsin, sizin bir kaç dakika içinde sadece şunu yazarken sarf ettiğiniz düşünme eylemini hiç gerçekleştirmeyen; gerçekleştirse bile ancak bir haftalık süreçte gerçekleştirebilen insanları kafanıza takmayın, keza değerli değiller. Sosyal ilişkilerde sahip olduğunuz erdemleri unutmayın ama kendinizi de ezdirmeyin, biraz da bencil olun.

Size birkaç özel tavsiye vermek istiyorum. Eğer arzularsanız özel mesaj kutuma yazmanız güzel olur.
 
Geçmiş zamanlardaki erkekler arasındaki arkadaşlığı örnek göstermek istiyorum, adamlar birbirlerine düzenli mektup yazıp "Sevgili dostum, sen benim biricik kalbimde daha da biricik bir yeri işgal ediyorsun; çok seviyorum seni, kendine çok dikkat et..." tarzı şeyler söylüyorlardı, siz kaç arkadaşınıza "Seni seviyorum" dediniz ya da kaç arkadaşınız size bunu söyledi? "Gay Panic" tarzında karşılamayın bunu, kimse birbirini şu iki kelimeyi söyleyecek kadar sevmiyor.
Demek ki erkekler kendileri de fark ediyormuş bunu. Erkek arkadaşlarımdan, kardeşimden ve arkadaşlarımın abileri/babalarından gözlemlediğim ve nedense kendim rahatsız olduğum bir şeydi bu. Demek ki parmakla gösterilebiliyormuş.

Kardeşim ben fark etmeden ergenliğe girdi sanırım arkadaşlarıyla bir tuhaf konuşuyorlar, hiç iki insan arasındaki bağı hissetmiyorsunuz. Alfa kuşağı olmalarından değil, yaşıtım ya da daha büyük erkeklerde de gözlemlediğim bir şeydi. Sorduğumda ''Erkeklerin doğası böyle.'' gibi bir cevap almıştım. Ne kadar üzücü bir yaşam biçmi diye düşünmüştüm kendi kendime.
Düşünsenize bir insan var bu güne kadar her olayınızda yanınızda olmuş, yaralarınızı oturup beraber sarmışsınız ama onu yanağından bile öpmeyi tuhaf buluyorsun, ''seni seviyorum'' diyemiyorsun falan...

Bunun sebebi bu muymuş yani? Arkadaşlarına güzel bir şey söylerlerse gay olduklarını mı düşünüyorlarmış? Bu bir homofobi turnusolu olabilir mi yoksa cinsel kimliklerini mi sorguluyorlar?
Kadınlarda neden olmuyor? Olay cinsel kimlik sorgulamaksa bizim kızlar dudak dudağa bile öpüyorlar bazen (yiyişme gibi değil normal muck diye öpmeli) hiçbiri lezbiyen değil. Ben de öptüm daha önce arkadaşımı ben hala erkeklerden hoşlanıyorum , yönelimlerinin değişeceğini mi düşünüyorlar? sebep bu mu?
 
Demek ki erkekler kendileri de fark ediyormuş bunu. Erkek arkadaşlarımdan, kardeşimden ve arkadaşlarımın abileri/babalarından gözlemlediğim ve nedense kendim rahatsız olduğum bir şeydi bu. Demek ki parmakla gösterilebiliyormuş.

Kardeşim ben fark etmeden ergenliğe girdi sanırım arkadaşlarıyla bir tuhaf konuşuyorlar, hiç iki insan arasındaki bağı hissetmiyorsunuz. Alfa kuşağı olmalarından değil, yaşıtım ya da daha büyük erkeklerde de gözlemlediğim bir şeydi. Sorduğumda ''Erkeklerin doğası böyle.'' gibi bir cevap almıştım. Ne kadar üzücü bir yaşam biçmi diye düşünmüştüm kendi kendime.
Düşünsenize bir insan var bu güne kadar her olayınızda yanınızda olmuş, yaralarınızı oturup beraber sarmışsınız ama onu yanağından bile öpmeyi tuhaf buluyorsun, ''seni seviyorum'' diyemiyorsun falan...

Bunun sebebi bu muymuş yani? Arkadaşlarına güzel bir şey söylerlerse gay olduklarını mı düşünüyorlarmış? Bu bir homofobi turnusolu olabilir mi yoksa cinsel kimliklerini mi sorguluyorlar?
Kadınlarda neden olmuyor? Olay cinsel kimlik sorgulamaksa bizim kızlar dudak dudağa bile öpüyorlar bazen (yiyişme gibi değil normal muck diye öpmeli) hiçbiri lezbiyen değil. Ben de öptüm daha önce arkadaşımı ben hala erkeklerden hoşlanıyorum , yönelimlerinin değişeceğini mi düşünüyorlar? sebep bu mu?

Daemonica Bey doğruyu söylüyor fakat siz burada mübalağa ediyorsunuz.

Erkek, hemcinsinde güçlü bir silah arkadaşını görmek ister. Erkeğin en temel bilinçaltı ilkesi budur. Bu yüzden diğer erkekleri de güçlü yapmak isterler. Örneğin, bir erkeğin derdi olsa, karşısındaki adamın oturup ağlamasını görmek "bu psikopat mı, yumuşak bir adam mı" hissi uyandırır. Sonuç olarak bacağınız koptuğunda karşısındaki adamın da bacağının kopmasını görmek istemezsiniz. Onun yerine sizin sorumluluğunuzu da üstlenecek, sizi sırtında taşıyacak, gerekirse sizin yerinize de savaşacak güvenebileceğiniz birisini görmek istersiniz.

Kadınlar bu açıdan katarsis yaşamaya daha meyillidir fakat erkek, bilinçaltı gereği sorumluluğu üstlenmeyi, eğer kendisini aşıyorsa da karşısındaki arkadaşının üstlenebileceğini görmek ister. Yani "Erkek adam ağlamaz." sözü aslında daha büyük bir şeyi ifade etmektedir.

Antik Yunanistan'da, bir cenazede kadınların da ağlaması yasaktı. Fakat bu "kadınlar da ağlamasın" diye düşünülerek yapılmış bir şey değildi; bilakis, erkekler de kadınların ağladığını görür, onlar da feminenleşir endişesiyle koyulmuş bir kuraldı. Çünkü o adam yerine yeni gelene sorumluluk yüklenmektedir. Herhangi bir işe güven verilecekse, ki bu en ilkel biçimde bir savaş ya da toplumu ayakta tutma mücadelesi olabilir, hem o kişiye hem de diğerlerine uygunsuz örnek oluşturmak istemezsiniz.

Bu yüzden erkekler, ağlamak yerine farklı yöntemler bulmayı tercih ederler. Örneğin "rakı masasında" sadece karşısındakinin üzüldüğünü görmek, o adam için "bu adam bana yardımcı olur" imgesi yaratır. Fakat ağlayan adam görmek tamamen farklı bir meseledir. Dertleşirken erkek derman bulmak ya da sorumluluğunu paylaşmak ister, çünkü günün sonunda empatiyle çözülmeyeceğinin bilincindedir. O yüzden erkekler çokça katarsis yaşamaz.

Bu demek değildir ki erkeklerin duygusal ihtiyaçları yoktur ya da katarsis yaşamamalılardır. Fakat hayatı işleyişleri farklıdır. "Cefakar" denilecek kişi değil, "gölgesi yetecek" kişi olmak isterler, ya da hemcinslerinden bunu beklerler. Yani iki erkeğin bağı da genelde bunun üzerinden şekillenir, duyguları değil- yükü paylaşmak isterler ya da onların gidecekleri yola bir çözüm bulmasını isterler. Duygusal sağlıkları gereği sürekli sevgi ya da başka şey görmek rahatsız hissettirebilir, ya da bunları göstermek. Burada cinsiyet doğaları gereği farklı yaklaşımlar görülür ve ikisinde de sorun yoktur.
 
Daemonica Bey doğruyu söylüyor fakat siz burada mübalağa ediyorsunuz.

Erkek, hemcinsinde güçlü bir silah arkadaşını görmek ister. Erkeğin en temel bilinçaltı ilkesi budur. Bu yüzden diğer erkekleri de güçlü yapmak isterler. Örneğin, bir erkeğin derdi olsa, karşısındaki adamın oturup ağlamasını görmek "bu psikopat mı, yumuşak bir adam mı" hissi uyandırır. Sonuç olarak bacağınız koptuğunda karşısındaki adamın da bacağının kopmasını görmek istemezsiniz. Onun yerine sizin sorumluluğunuzu da üstlenecek, sizi sırtında taşıyacak, gerekirse sizin yerinize de savaşacak güvenebileceğiniz birisini görmek istersiniz.

Kadınlar bu açıdan katarsis yaşamaya daha meyillidir fakat erkek, bilinçaltı gereği sorumluluğu üstlenmeyi, eğer kendisini aşıyorsa da karşısındaki arkadaşının üstlenebileceğini görmek ister. Yani "Erkek adam ağlamaz." sözü aslında daha büyük bir şeyi ifade etmektedir.

Antik Yunanistan'da, bir cenazede kadınların da ağlaması yasaktı. Fakat bu "kadınlar da ağlamasın" diye düşünülerek yapılmış bir şey değildi; bilakis, erkekler de kadınların ağladığını görür, onlar da feminenleşir endişesiyle koyulmuş bir kuraldı. Çünkü o adam yerine yeni gelene sorumluluk yüklenmektedir. Herhangi bir işe güven verilecekse, ki bu en ilkel biçimde bir savaş ya da toplumu ayakta tutma mücadelesi olabilir, hem o kişiye hem de diğerlerine uygunsuz örnek oluşturmak istemezsiniz.

Bu yüzden erkekler, ağlamak yerine farklı yöntemler bulmayı tercih ederler. Örneğin "rakı masasında" sadece karşısındakinin üzüldüğünü görmek, o adam için "bu adam bana yardımcı olur" imgesi yaratır. Fakat ağlayan adam görmek tamamen farklı bir meseledir. Dertleşirken erkek derman bulmak ya da sorumluluğunu paylaşmak ister, çünkü günün sonunda empatiyle çözülmeyeceğinin bilincindedir. O yüzden erkekler çokça katarsis yaşamaz.

Bu demek değildir ki erkeklerin duygusal ihtiyaçları yoktur ya da katarsis yaşamamalılardır. Fakat hayatı işleyişleri farklıdır. "Cefakar" denilecek kişi değil, "gölgesi yetecek" kişi olmak isterler, ya da hemcinslerinden bunu beklerler. Yani iki erkeğin bağı da genelde bunun üzerinden şekillenir, duyguları değil- yükü paylaşmak isterler ya da onların gidecekleri yola bir çözüm bulmasını isterler. Duygusal sağlıkları gereği sürekli sevgi ya da başka şey görmek rahatsız hissettirebilir, ya da bunları göstermek. Burada cinsiyet doğaları gereği farklı yaklaşımlar görülür ve ikisinde de sorun yoktur.
Bu doğru bu arada. Ben her ne kadar tüm acılarımı yeri geldi burada, yeri geldi bazı üyelere mail veya benzeri yollarla anlatmış olsam da Özel hayatımda acılarımı paylaştığım çoğu erkek tam olarak bir abi gibi destek vermeye çabalayan insanlardı ve bana hem onlar hemde buradaki insanların dediği "güçlü olmalısın" cümlesi veya tavsiye hafife alınmaması gereken bir durum. Bunu tam olarak becerebildiğimi düşünüyorum ve aynı zamanda düşünmüyorum.

Bu arada erkeklerin bir baba ve aile kurabilmesinde en büyük etken güçlü kalmasından geliyor. Eğer bir erkek bir durum karşısında aciz olursa kadınlar tarafından fazla tercih edilmiyor. Bu yüzden de bu tarz erkek biraz hor görülüyor. Hatta bazıları prenses olarak bile yaftalanabiliyor.
Birçok kız arkadaşım (birçoğu feminist) yanlarında oldukları duygusal destek verdikleri erkeklere karşı cinsel ve romantik bir duygu besleyemiyorlar ama onlara şövalye gibi duran ve görmezden gelen erkeklere de fazlasıyla güçlü bir arzu içinde oluyorlar. Eşcinsel bir erkek olduğum için birçok kadını erkek hetero arkadaşlarıma yönlendirdim ve gayette mutlular şuanda. Gidin kadınları görmezden gelin demiyorum sadece güçlü olun, kendiniz olun, kendinizi eğitin, yüceltin ve bir duruşunuz olsun.

Erkekleri de geçelim insanlar olarak genelleyelim. Vahşi yaşam fazlasıyla fiziksel kuvvet olarak zorlu olmasına rağmen insan yaşamı, vahşi yaşamdan daha kompleks bir yapı. Ve yapının içinde yaşayabilmek için gerçekten her zorluğa rağmen insanın güçlü kalması gerekiyor çünkü ezilebilmek fazlasıyla kolay. Herkes güçlü duruş sergilemeli.

Ördekler gibi olun. Dışardan bakıldığında insanlar sizin suyun yüzeyinde süzüldüğünüzü görsün ama suyun altında da çırpınmaya ve ilerlemeye devam edin. Herşey duruş meselesi.
 
Evet, böyle de yapabilirsiniz.



Elbette var. Fakat biz artık Zevistiz. Bu ismi kullanmak daha uygun olur.



Size birkaç özel tavsiye vermek istiyorum. Eğer arzularsanız özel mesaj kutuma yazmanız güzel olur.
Size ben mesaj gondermistim uygun gordugunuz zamands okumanizi rica ediyorum
 
Arkadaşlar bu yaşıma kadar hiç dik durmaya çalışmadım, korkmuşsam korkmuşumdur utandıysam utanmışımdır, evlenene kadar hiç kız arkadaşım olmadı, dedem beddua ediyordu kızla gezene , dolasıyla bende günah diye kızlarla konuşmazdım, başım yerde gezerdim gençler neler yapardı neler, bende uzaktan bakar işte bunlar cehennemde yanacak derdim, kendi içime kapanırdım ozaman internet yoktu, dedem anlatırdı uşaklara gençlere bende dinlerdim, dedem hep başımızda olacak sanırdım, dedem öldü yıllar evvel öldü papak şapkasını birde tüfek bıraktı yadigar olarak, gözüm gibi bakıyorum tüfeğe
 
Daemonica Bey doğruyu söylüyor fakat siz burada mübalağa ediyorsunuz. ...
Evet abartmış olabilirim çünkü sanırım kendimi onların yerine koyuyorum. Bu sedace bu konu için değil her şey ve her insan için geçerli, rahatsız oluca da tiribe girmişim sanırım ama hala erkeklerin bu şekilde nasıl rahat hissedebildiğini anlamadım. Daha doğrusu anlayamıyorum, bu benim ufkumun geniş olmamasıyla mı alakalı? Çünkü zaten oraya da öyle yazmışım çok zor olmalı böyle yaşamak gibi söylemişim, kendi açımdan düşünüyorum çünkü, onların yerinde hissettiğim için rahatsız oluyorum bu her şeyle ilgili oluyor sadece bu konu değil.
Birçok kız arkadaşım (birçoğu feminist) yanlarında oldukları duygusal destek verdikleri erkeklere karşı cinsel ve romantik bir duygu besleyemiyorlar
Konu romantik ilişkiler olunca yüzeysel insanlar hep vardır. Duygusal olarak nasıl destek verildiğine bağlı. Anne/Babasını kaybeden erkek arkadaşınızı ağlarken teselli etmek başka, Çocuk gibi her şeye sinirlenen, aşırı tepkiler veren birini teselli etmek başka. Çevremde her yaş ve kesimden kadınlar ağırlıkta ve genç olanlar evet böyle düşünebilir. Bu benim için ilişkilerinde boyu bir kriter olarak almakla eşit, yüzeysel ilişkiler için cinsiyet rolleri kutsal kitap gibidir her türlü yürür,yürütür ama derin bir bağlantı böyle kurulmaz.
ama onlara şövalye gibi duran ve görmezden gelen erkeklere de fazlasıyla güçlü bir arzu içinde oluyorlar. Eşcinsel bir erkek olduğum için birçok kadını erkek hetero arkadaşlarıma yönlendirdim ve gayette mutlular şuanda. Gidin kadınları görmezden gelin demiyorum sadece güçlü olun, kendiniz olun, kendinizi eğitin, yüceltin ve bir duruşunuz olsun.
Şövalyenin olayı zaten sizin duygularınızı hem anlaması hem de size yardım için çabalamasıdır. Prenses cadı tarafından kulede esir alınmıştır, şövalyemiz gelir prensesi kurtarır. Duygularını görmezden gelen insanlardan hoşlanan insan sadece watpadd kitaplarında oluyor. Onları yazan kızlar da hikayedeki eses kızlar da hikayedeki umursamaz (hattaha şiddete meyilli) bad boy'un duvarlarını yıkıyorlar bir noktadan sonra. Yani onları yumuşatma ihtimali onlara cazip geliyor. Gerçekten kendisini umursamayan insanları cazip bulan pisikopatlar da vardır eminim ki ama genele vurmak gerekirse sert adamın ''soft spotunda'' olmak hoşlarına gidiyor.

Bu arada konudan bağımsız olarak kız arkadaşlarınızı erkek arkadaşlarınıza yönlerndirmeniz çok sevimliymiş...çöpçatan gibi<3
 
Evet abartmış olabilirim çünkü sanırım kendimi onların yerine koyuyorum. Bu sedace bu konu için değil her şey ve her insan için geçerli, rahatsız oluca da tiribe girmişim sanırım ama hala erkeklerin bu şekilde nasıl rahat hissedebildiğini anlamadım. Daha doğrusu anlayamıyorum, bu benim ufkumun geniş olmamasıyla mı alakalı? Çünkü zaten oraya da öyle yazmışım çok zor olmalı böyle yaşamak gibi söylemişim, kendi açımdan düşünüyorum çünkü, onların yerinde hissettiğim için rahatsız oluyorum bu her şeyle ilgili oluyor sadece bu konu değil.

Konu romantik ilişkiler olunca yüzeysel insanlar hep vardır. Duygusal olarak nasıl destek verildiğine bağlı. Anne/Babasını kaybeden erkek arkadaşınızı ağlarken teselli etmek başka, Çocuk gibi her şeye sinirlenen, aşırı tepkiler veren birini teselli etmek başka. Çevremde her yaş ve kesimden kadınlar ağırlıkta ve genç olanlar evet böyle düşünebilir. Bu benim için ilişkilerinde boyu bir kriter olarak almakla eşit, yüzeysel ilişkiler için cinsiyet rolleri kutsal kitap gibidir her türlü yürür,yürütür ama derin bir bağlantı böyle kurulmaz.

Şövalyenin olayı zaten sizin duygularınızı hem anlaması hem de size yardım için çabalamasıdır. Prenses cadı tarafından kulede esir alınmıştır, şövalyemiz gelir prensesi kurtarır. Duygularını görmezden gelen insanlardan hoşlanan insan sadece watpadd kitaplarında oluyor. Onları yazan kızlar da hikayedeki eses kızlar da hikayedeki umursamaz (hattaha şiddete meyilli) bad boy'un duvarlarını yıkıyorlar bir noktadan sonra. Yani onları yumuşatma ihtimali onlara cazip geliyor. Gerçekten kendisini umursamayan insanları cazip bulan pisikopatlar da vardır eminim ki ama genele vurmak gerekirse sert adamın ''soft spotunda'' olmak hoşlarına gidiyor.

Bu arada konudan bağımsız olarak kız arkadaşlarınızı erkek arkadaşlarınıza yönlerndirmeniz çok sevimliymiş...çöpçatan gibi<3
Bir erkek ailesini kaybettiğinde oturup ağlamaz ki. Yani ağlasa bile birkaç dakika sürüyor (en azından herkesin içerisinde)
Bunlar zaten kutsal bir kitap gibi dikte ettirilen şeyler değildir. Bunlar doğanın kendisinde olan şeyler yani doğal olarak gerçekleşiyor.

O zaman Wattpad karakterleriyle yaşıyorum ama yaş ortalamaları 23 ile 36 arasında.

Kendim dışında herkesi bir birliktelikle kutsuyor gibiyim.
 
Bir erkek ailesini kaybettiğinde oturup ağlamaz ki. Yani ağlasa bile birkaç dakika sürüyor (en azından herkesin içerisinde)
Bunlar zaten kutsal bir kitap gibi dikte ettirilen şeyler değildir. Bunlar doğanın kendisinde olan şeyler yani doğal olarak gerçekleşiyor.
Komik olmayın, siz bir erkeği ağlarken görmediniz diye yahut kendi ailenizi kaybettiğiniz için üzülmediniz diye böylesine bir genelleme yapamazsınız. Erkeğin gözyaşının kutsal olarak görülmesinin nedeni bambaşka, ve bunun duygusuzlukla uzaktan yakından alakası yok; aslında kendiniz bile bunu diyorsunuz, "en azından herkesin içinde". İşte erkeğin ağlamasıyla ilgili durum bu, erkek toplum içinde ağlamamalı.

Bunun sebebi şu, eril güç atılgan ve eyleme geçen güçtür ve istisnasız herkes erkeğin eylemde olmasını bekler. Burada kullanılacak en iyi örneği kullanmak istiyorum. Savaş alanında bir asker düşünün, henüz savaş yeni başlamış ve bu asker etrafında insanlar ölürken savaşmak yerine bir anda kendini yerlere atıp hüngür hüngür ağlıyor, olacak iş mi bu? Oysa onun eylemde olması gerekir, savaşın ortasında ağlarsa hem sorumluluğu elden bırakır hem de zayıflığını göstererek daha büyük bir parçanın, yani bizzat içinde bulunduğu ordunun zayıflığını düşmana gösterir; bu da düşmanı motive eder.

Şimdi bir diğer senaryoya bakalım, bir asker yine savaşta fakat etrafındaki istisnasız herkes ölmüş ve bu asker tek başına o cesetler arasında dolaşıyor; ne yapacak bu adam? Bu adamın gözünden bir damla bile yaş düşmezse ona insan diyebilir misiniz?

Erkeğin ağlaması, tamamen ona verilmiş eylemin bitmesiyle bağlantılıdır.

Bunu ruhaniyetle bağdaştırmaya gerek bile yok, evrimsel ve ilkel sebeplere bakın; duygu patlamaları çoğu zaman bu ilkel şeylerle açıklanabilir. Kavga çıktığında kadınlar neden bağırır? Neden haberlerde bu alışıldık sahneyi görüp dururuz? Çünkü kadın, bağırarak kendi kabilesini yardıma çağırıyor; erkekleri eyleme davet ediyor. Ağlama bir tür davet, ayrıca ağrı kesici türüdür; birinin bacağı kopunca elbette ağlar, saldırıya uğrayınca da ağlar. Fakat burada yine cinsiyet muhabbetine dönüyoruz. Kadın saldırıya uğrayıp ağladığı zaman yardım çağırır, erkeğin ise saldırıya uğradığı vakit karşılık vermesi beklenir. Bu örneği insanlarda, maymunlarda ve diğer bazı memeli hayvanlarda görebilirsiniz.

Çağımız insanının en büyük hatası duyguları hiçe sayıp 'gerçekçi olalım' kisvesi altında tam duygusuz mekanik şekilde yaşamaları olabilir. Duygular gerçekçidir ve doğaldır, duyguları görmezden gelmek gerçekçi olmanın ilkesine aykırıdır. Duygular gerçek olmasaydı, eğitilmiş bir kediyle köpek birbirlerini okşayıp sevmektense birbirlerini öldürmeye çalışırdı. Duyguları hiçe sayıp 'gerçekçi olalım' diyen insanlar da bizi psikolojik ve ruhsal anlamda 'öldürüyor', zarar veriyor ve içimizi oyuyorlar. Duygusuz insan duygulu insanı anormal olduğuna inandırıyor, böylece toplum daha da pis bir yere dönüşüyor.
 
Komik olmayın, siz bir erkeği ağlarken görmediniz diye yahut kendi ailenizi kaybettiğiniz için üzülmediniz diye böylesine bir genelleme yapamazsınız. Erkeğin gözyaşının kutsal olarak görülmesinin nedeni bambaşka, ve bunun duygusuzlukla uzaktan yakından alakası yok; aslında kendiniz bile bunu diyorsunuz, "en azından herkesin içinde". İşte erkeğin ağlamasıyla ilgili durum bu, erkek toplum içinde ağlamamalı.

Bunun sebebi şu, eril güç atılgan ve eyleme geçen güçtür ve istisnasız herkes erkeğin eylemde olmasını bekler. Burada kullanılacak en iyi örneği kullanmak istiyorum. Savaş alanında bir asker düşünün, henüz savaş yeni başlamış ve bu asker etrafında insanlar ölürken savaşmak yerine bir anda kendini yerlere atıp hüngür hüngür ağlıyor, olacak iş mi bu? Oysa onun eylemde olması gerekir, savaşın ortasında ağlarsa hem sorumluluğu elden bırakır hem de zayıflığını göstererek daha büyük bir parçanın, yani bizzat içinde bulunduğu ordunun zayıflığını düşmana gösterir; bu da düşmanı motive eder.

Şimdi bir diğer senaryoya bakalım, bir asker yine savaşta fakat etrafındaki istisnasız herkes ölmüş ve bu asker tek başına o cesetler arasında dolaşıyor; ne yapacak bu adam? Bu adamın gözünden bir damla bile yaş düşmezse ona insan diyebilir misiniz?

Erkeğin ağlaması, tamamen ona verilmiş eylemin bitmesiyle bağlantılıdır.

Bunu ruhaniyetle bağdaştırmaya gerek bile yok, evrimsel ve ilkel sebeplere bakın; duygu patlamaları çoğu zaman bu ilkel şeylerle açıklanabilir. Kavga çıktığında kadınlar neden bağırır? Neden haberlerde bu alışıldık sahneyi görüp dururuz? Çünkü kadın, bağırarak kendi kabilesini yardıma çağırıyor; erkekleri eyleme davet ediyor. Ağlama bir tür davet, ayrıca ağrı kesici türüdür; birinin bacağı kopunca elbette ağlar, saldırıya uğrayınca da ağlar. Fakat burada yine cinsiyet muhabbetine dönüyoruz. Kadın saldırıya uğrayıp ağladığı zaman yardım çağırır, erkeğin ise saldırıya uğradığı vakit karşılık vermesi beklenir. Bu örneği insanlarda, maymunlarda ve diğer bazı memeli hayvanlarda görebilirsiniz.

Çağımız insanının en büyük hatası duyguları hiçe sayıp 'gerçekçi olalım' kisvesi altında tam duygusuz mekanik şekilde yaşamaları olabilir. Duygular gerçekçidir ve doğaldır, duyguları görmezden gelmek gerçekçi olmanın ilkesine aykırıdır. Duygular gerçek olmasaydı, eğitilmiş bir kediyle köpek birbirlerini okşayıp sevmektense birbirlerini öldürmeye çalışırdı. Duyguları hiçe sayıp 'gerçekçi olalım' diyen insanlar da bizi psikolojik ve ruhsal anlamda 'öldürüyor', zarar veriyor ve içimizi oyuyorlar. Duygusuz insan duygulu insanı anormal olduğuna inandırıyor, böylece toplum daha da pis bir yere dönüşüyor.
Ben burada erkek adam ağlamaz ve doğasında ağlamak yoktur tarzı birşey söylemiyorum. Yeri geldiğinde kadın-erkek fark etmeksizin insanları ağlamalarını söylüyorum. Ama ben kendi odalarına çekilip bir yastıkla bunu yapmalarını söylüyorum. Çünkü hayat çok acımasız

Evet aynen öyle buraya yazarken genellikle kendi tecrübelerimden yola çıkıyorum. Gördüklerimden.
Babam babasını toprağa verdiğinde herkesin içinde ağlamadı. Amcam ise onun aksine cenazede ağladı ve insanlar onun hakkında konuşup durdular. Onun o haline fazlasıyla acıdılar. Benim babam hiç mi ağlamadı dedemin bu dünyadan gitmesine ? Ağladı ama bunu tercih olarak kimsenin olmadığı bir zamanda ve güvendiği bir dostuyla beraber yaptı (nereden biliyorum? meze götüren garson benim muhbirimdi.).
Ben ise zaten sevdiğim birisini kaybettim ve üzüldüm o kadar üzüldüm bunu tarif edecek söz bulamadım sadece 2 saat boyunca acaba ona söylemeli miyim diye merak edip durdum üzüntüden kafama ağrılar giriyordu ama ortam müsait olmadığı için tek bir göz yaşı dahi dökmedim. Ve her zamanki gibi odama gidip yastığımı alıp ağlamaya başladım. Onu özlediğimi söyleyen mektuplar yazdım. Arkasından ritüel yaptım ve onu uğurladım. Hayatım çoğunlukla yoğun duygular ile geçiyor ve neyi fark ettim biliyor musunuz ? Herkesin içinde feryad etmek fazlasıyla uygunsuz çünkü bunu yaptığınızda insanlar sizi kolay lokma olarak görüyorlar. Üzülmeyin demiyorum ama zayıf noktalarınızı ve zaaflarınızı da belli etmeyin.

Şimdi. Benim söylediklerimi gerçekten çok yanlış anlıyorsunuz. Burada elimden geldiğince hepinize yardımcı olmak için çok çabalıyorum tavsiye vermeye ve yardımcı olmaya çalışıyorum ama gerçekten siz beni fazlasıyla abartarak yargılıyorsunuz.
Gerçekten siz insanlara gerektiğinde ağlamalarını söyleyen tavsiyeler veren birisinin ve hatta eşcinsel olan birisinin "erkek adam ağlamaz", "erkek adam serttir.", "erkek adam godu mu oturtur" diyeceğini zannediyorsanız asıl komik olan sizsiniz. Bunu sadece deamonica beye değil, sözlerimi yanlış anlayan herkese söylüyorum.
 
Bir erkek ailesini kaybettiğinde oturup ağlamaz ki. Yani ağlasa bile birkaç dakika sürüyor (en azından herkesin içerisinde)
Nas'ı ya? Ben bir sürü böyle hikaye duydum. Hiçbiri ağlamaz mı gerçekten? Emin miyiz? Neden erkekleri Winx'deki Lord Darkar olarak kafamıza oturtmamız gerek onu anlamıyorum.
Öyle bir erkek sadece itici ve kasıntı olur. Ben ya da bir başkası belki Timmy olarak görüyor erkekleri. Karakter örneği vermek istemezdim çok çocukça ama o kadar stereotipikti ki anca böyle cevaplayabildim. Her insan biricik ve kendine özgüdür bence.
Evet aynen öyle buraya yazarken genellikle kendi tecrübelerimden yola çıkıyorum. Gördüklerimden.
Babam babasını toprağa verdiğinde herkesin içinde ağlamadı. Amcam ise onun aksine cenazede ağladı ve insanlar onun hakkında konuşup durdular. Onun o haline fazlasıyla acıdılar. Benim babam hiç mi ağlamadı dedemin bu dünyadan gitmesine ? Ağladı ama bunu tercih olarak kimsenin olmadığı bir zamanda ve güvendiği bir dostuyla beraber yaptı (nereden biliyorum? meze götüren garson benim muhbirimdi.).
Ben babamın ağladığını hatırlıyorum babannemin cenazesinde. Onun hakkında hiç ''Benim babam güçsüz.'' diye düşünmedim. Amcanızın hakkında konuşmalarının sebebi de ''Aa adama bakın ağlıyo'' gibi değil ''Yazık, üzülüyor'' şeklindedir insanlar Gargamel değil ''GÜÇZÜZSÜN ARTIK EZZİK!'' diye geçirmiyor kimse içinden, hayat (eğer mafya babası falan değilseniz) böyle güç sıralaması olarak çalışmıyor. İnsan bazen acınası konuma düşer, bu neden bu kadar tuhaf geliyor ki?
Herkesin içinde feryad etmek fazlasıyla uygunsuz çünkü bunu yaptığınızda insanlar sizi kolay lokma olarak görüyorlar. Üzülmeyin demiyorum ama zayıf noktalarınızı ve zaaflarınızı da belli etmeyin.
Kim amq bu insanlar vicdan azabı tepemize dikilip gibi bizim zayıf noktamızı arıyorlar? Zaten milletin içinde ağlıyorsam bu zayıf noktam değildir, utanmıyorumdur ki ağlıyorumdur. İnsanlar zayıf noktalarını bu şekilde ortada yaşamazlar, gerçek zayıflıklar hep halı altına süpürülür. Etrafta kimse olmasa bile bu böyledir.
Şimdi. Benim söylediklerimi gerçekten çok yanlış anlıyorsunuz. Burada elimden geldiğince hepinize yardımcı olmak için çok çabalıyorum tavsiye vermeye ve yardımcı olmaya çalışıyorum ama gerçekten siz beni fazlasıyla abartarak yargılıyorsunuz.
Gerçekten siz insanlara gerektiğinde ağlamalarını söyleyen tavsiyeler veren birisinin ve hatta eşcinsel olan birisinin "erkek adam ağlamaz", "erkek adam serttir.", "erkek adam godu mu oturtur" diyeceğini zannediyorsanız asıl komik olan sizsiniz. Bunu sadece deamonica beye değil, sözlerimi yanlış anlayan herkese söylüyorum.
Zaten o tuhafımıza gitti abi. Nasıl şartlarda nasıl bir aileyle büyüdün bilmiyorum ama eşcinsel bir erkeğin bunu savunması ciddili tuhaf geldi. Gerçek hayatta iki, sanalda sayamadığım kadar çok eşcinsel erkek gördüm hiçbiri bunu söylemezdi. Çünkü bu insanlar ailelerine açamıyorlar genelde duygularını bana açıyorlar. Ağladıklarını da gördüm, bazen insan sarılıp ağlamak ister biriyle ama bunu yapabilecekleri kısıtlı insan olur...Eşcinsel olmanızı öne süremezsiniz bu konuda çünkü homofobi yapıp sonra ''Benim de gay arkadaşlarım var.'' diyen insanlarla aynı savunma oluyor.

Cidden kusura bakmayın,ben kimsenin sizi kıracak bir şey söylemek istediğini düşünmüyoum ama tuhaf geldi sadece...Yine de kırıldıysanız kusuruma bakmayın<3
 
Nas'ı ya? Ben bir sürü böyle hikaye duydum. Hiçbiri ağlamaz mı gerçekten? Emin miyiz? Neden erkekleri Winx'deki Lord Darkar olarak kafamıza oturtmamız gerek onu anlamıyorum.
Öyle bir erkek sadece itici ve kasıntı olur. Ben ya da bir başkası belki Timmy olarak görüyor erkekleri. Karakter örneği vermek istemezdim çok çocukça ama o kadar stereotipikti ki anca böyle cevaplayabildim. Her insan biricik ve kendine özgüdür bence.

Ben babamın ağladığını hatırlıyorum babannemin cenazesinde. Onun hakkında hiç ''Benim babam güçsüz.'' diye düşünmedim. Amcanızın hakkında konuşmalarının sebebi de ''Aa adama bakın ağlıyo'' gibi değil ''Yazık, üzülüyor'' şeklindedir insanlar Gargamel değil ''GÜÇZÜZSÜN ARTIK EZZİK!'' diye geçirmiyor kimse içinden, hayat (eğer mafya babası falan değilseniz) böyle güç sıralaması olarak çalışmıyor. İnsan bazen acınası konuma düşer, bu neden bu kadar tuhaf geliyor ki?

Kim amq bu insanlar vicdan azabı tepemize dikilip gibi bizim zayıf noktamızı arıyorlar? Zaten milletin içinde ağlıyorsam bu zayıf noktam değildir, utanmıyorumdur ki ağlıyorumdur. İnsanlar zayıf noktalarını bu şekilde ortada yaşamazlar, gerçek zayıflıklar hep halı altına süpürülür. Etrafta kimse olmasa bile bu böyledir.

Zaten o tuhafımıza gitti abi. Nasıl şartlarda nasıl bir aileyle büyüdün bilmiyorum ama eşcinsel bir erkeğin bunu savunması ciddili tuhaf geldi. Gerçek hayatta iki, sanalda sayamadığım kadar çok eşcinsel erkek gördüm hiçbiri bunu söylemezdi. Çünkü bu insanlar ailelerine açamıyorlar genelde duygularını bana açıyorlar. Ağladıklarını da gördüm, bazen insan sarılıp ağlamak ister biriyle ama bunu yapabilecekleri kısıtlı insan olur...Eşcinsel olmanızı öne süremezsiniz bu konuda çünkü homofobi yapıp sonra ''Benim de gay arkadaşlarım var.'' diyen insanlarla aynı savunma oluyor.

Cidden kusura bakmayın,ben kimsenin sizi kıracak bir şey söylemek istediğini düşünmüyoum ama tuhaf geldi sadece...Yine de kırıldıysanız kusuruma bakmayın<3
Israrla söylemediğim bir şey hakkında fazlasıyla abartarak yargılamaya devam ediyorsunuz.
 
Nas'ı ya? Ben bir sürü böyle hikaye duydum. Hiçbiri ağlamaz mı gerçekten? Emin miyiz? Neden erkekleri Winx'deki Lord Darkar olarak kafamıza oturtmamız gerek onu anlamıyorum.
Öyle bir erkek sadece itici ve kasıntı olur. Ben ya da bir başkası belki Timmy olarak görüyor erkekleri. Karakter örneği vermek istemezdim çok çocukça ama o kadar stereotipikti ki anca böyle cevaplayabildim. Her insan biricik ve kendine özgüdür bence.

Ben babamın ağladığını hatırlıyorum babannemin cenazesinde. Onun hakkında hiç ''Benim babam güçsüz.'' diye düşünmedim. Amcanızın hakkında konuşmalarının sebebi de ''Aa adama bakın ağlıyo'' gibi değil ''Yazık, üzülüyor'' şeklindedir insanlar Gargamel değil ''GÜÇZÜZSÜN ARTIK EZZİK!'' diye geçirmiyor kimse içinden, hayat (eğer mafya babası falan değilseniz) böyle güç sıralaması olarak çalışmıyor. İnsan bazen acınası konuma düşer, bu neden bu kadar tuhaf geliyor ki?

Kim amq bu insanlar vicdan azabı tepemize dikilip gibi bizim zayıf noktamızı arıyorlar? Zaten milletin içinde ağlıyorsam bu zayıf noktam değildir, utanmıyorumdur ki ağlıyorumdur. İnsanlar zayıf noktalarını bu şekilde ortada yaşamazlar, gerçek zayıflıklar hep halı altına süpürülür. Etrafta kimse olmasa bile bu böyledir.

Zaten o tuhafımıza gitti abi. Nasıl şartlarda nasıl bir aileyle büyüdün bilmiyorum ama eşcinsel bir erkeğin bunu savunması ciddili tuhaf geldi. Gerçek hayatta iki, sanalda sayamadığım kadar çok eşcinsel erkek gördüm hiçbiri bunu söylemezdi. Çünkü bu insanlar ailelerine açamıyorlar genelde duygularını bana açıyorlar. Ağladıklarını da gördüm, bazen insan sarılıp ağlamak ister biriyle ama bunu yapabilecekleri kısıtlı insan olur...Eşcinsel olmanızı öne süremezsiniz bu konuda çünkü homofobi yapıp sonra ''Benim de gay arkadaşlarım var.'' diyen insanlarla aynı savunma oluyor.

Cidden kusura bakmayın,ben kimsenin sizi kıracak bir şey söylemek istediğini düşünmüyoum ama tuhaf geldi sadece...Yine de kırıldıysanız kusuruma bakmayın<3
Çizgi film karakteriyle bunun ne alakası var hanımefendi. Kendinize gelin.

Acınası konuma düşme nedeni kolay sarsılabilir konumda olduğunu göstermiş olması. Cenaze gibi durumlarda metanetin ve soğuk kanlılığın korunması gerekir. Hayatta güç sıralaması için illa mafya babası olmaya gerek yok. Ayrıca ben hava peşinde de değilim. Ben diyorum ki erkek adam ağlar ama bunu genelde ya yanlız başına ya da bir arkadaşıyla beraber yapar. Ben diyorum ki size "Güçlü olun" siz diyorsunuz ki sen erkek adam ağlamaz diyorsunuz. Benim bildiğim o hengame için erkek adam metanetini koruyarak hareket eder.

Benim cümlelerimden kelimeleri ve bağlamları cımbızlayıp abartıyorsunuz ve üstelik yorumda yapıyorsunuz. Winx karakterlerinden örnek vermeniz de bu işin acabası.

onlarda güvendikleri arkadaşlarına ağlıyorlar. Ya da kimse duymasın diye gidip sessizce yatak odalarında ağlıyorlar. Bende bunu yaptım hatta buradaki insanları örnek vereyim sonne bey, elite bey, alena hanım hatta zamanında Aarti hanım, mugetsu hanım... Yani ben ağlamaz demiyorum sadece bunu başka bir zamana erteler ya da bir dostu ilr ya da yanlız başına yapar diyorum.

Bunun kırılmakla bir alakası yok. Ama cımbızlamanız ve demediğim bir şeyle yargılamanız fazlasıyla sinirlendiric ve gerici.
 
Çizgi film karakteriyle bunun ne alakası var hanımefendi. Kendinize gelin.
Başka türkü örnek veremedim ya bunu diyecektim ya da Terminatör ve Ken karşılaştıması üzerinden gidecektim aslında 1 saatlik ağlayan zenci atmayı düşünüyordum böyle bir yanıta anca o giderdi, sütlaç tarifi de verebilirdim o kadar saçmaydı. Daemonica Bey'in dediği bir tek akıma yattı. Nezaketimi maksimum seviyede tutmaya çalıştım ve aldığım cevap ''Kendinize gelin!'' mi?
Kendim için mi diyorum? Vazgeçtim ağlamayın. Bana ne olacak, hiç bir şey olmaz. Ağlayacak durumda olup da ağlamak için kendini sıkmaktan basur olan ben miyim?
 
Başka türkü örnek veremedim ya bunu diyecektim ya da Terminatör ve Ken karşılaştıması üzerinden gidecektim aslında 1 saatlik ağlayan zenci atmayı düşünüyordum böyle bir yanıta anca o giderdi, sütlaç tarifi de verebilirdim o kadar saçmaydı. Daemonica Bey'in dediği bir tek akıma yattı. Nezaketimi maksimum seviyede tutmaya çalıştım ve aldığım cevap ''Kendinize gelin!'' mi?

Kendim için mi diyorum? Vazgeçtim ağlamayın. Bana ne olacak, hiç bir şey olmaz. Ağlayacak durumda olup da ağlamak için kendini sıkmaktan basur olan ben miyim?
Yani çizgi filmden örnek veren sizsiniz. Ne deseydim ? Lütfen 3. Sezon 18. Bölümü izleyin mi ?

Bence de. Belki laflarımı cımbızlayıp yanlış anlamak yerine susmanız fazlasıyla faydalı olur.
 
Yani çizgi filmden örnek veren sizsiniz. Ne deseydim ? Lütfen 3. Sezon 18. Bölümü izleyin mi ?

Bence de. Belki laflarımı cımbızlayıp yanlış anlamak yerine susmanız fazlasıyla faydalı olur.
ok...
 
Ağlamak iyidir maneviyatada iyi gelir, bazı insanlar güçlü görünmek için kendini sıkar güçlü görünmek için, bu yanlıştır yapay bir davranıştır, insanları böyle yaparak güçlü olduğunuza inanmazlar, insanlar uyanıktır kim gerçekten güçlü kim kağıttan kaplan bilir, deneyimli insan bilir öyle vucut geliştireyim kaslı olayım bu güç değildir sadece görüntüdür, buna hepimiz tanık olduk 70 kiloluk bir dövüşçü 100 kiloluk kaslı adamı dövdü, güç insanın ruhundadır içindedir, lütfen kendimiz olalım herkesin için de ağlamak işte gerçek cesaret budur, bu tapuları yıkmaktır toplumda oluşan tapuları, ben nasıl böyle yazı yazdım kendime hayret ettim şimdi
 
İki taraf da haklı. Lysander Bey'in dediği gibi, ben de şahit olmuştum. Hastanede bir adam yakınını kaybettiğinde ağlama krizine girmişti. milletin de başka işi yokmuş gibi “Tüh tüh, tçh tçh, görüyor musun adamı, vah vah...” gibi laflar söylemeye başlamıştı Küçümseyici bakış atıyorlardı. ağlamayınca da “Bu adam ruhsuz mu? Yakını ölmüş, bir damla bile gözyaşı akıtmıyor.” derler.
Veya, hayattaki zorlukları, yaşadığınız sorunları yakınınıza anlatırsınız; bir gün o kişiyle tartıştığınızda bunları yüzünüze vurur. Lysander Bey’in demek istediği bu sanırım: Güçlü olmak, buradan geliyor zayıflıklarını başkalarına gösterip onlara malzeme verme.
Bu, engelli bireylere de çok yapılıyor. Engelli bir bireye bazı durumlarda zorluk yaşadığı için, yardımcı olmak yerine küçümseyerek ve duygusal tatmin için yardım ediyorlar.

Ama siz de haklısınız. İçimiz yanıyor, milleti mi düşüneceğiz o sırada? İnsan ağlamak ister; cenazede, hastanede, başka bir yerde.
İnsan, sevdiği birine sarılmak, başını omzuna koymak, acılarını paylaşmak ister.
 
Esenlikler, büyük ihtimal başlıkta yazılanlar hepimizin sorunu olmuştur. Şöyleki ben eliaçık biriyimdir, cebimde 100tl varsa kendim dahil arkadaşlarıma harcarım bunu göze sokmak manasında değil kötülük yapan biri değilimdir ve cimride değilimdir. Ama mesele şu ki ben kiminle bir arada olup gelecekte düşlediğim şeylerde daha çok imkana sahip olduğumu hayal ederken içerisine yanımda görmek istediğim herkesi eklerim. Ve uzun süredir hayal kurmaktan korkuyorum artık kimi yanımda düşlersem kısa süre sonra hatta inanılmaz kısa 4-5 gün sonra o insanlar ya iletişimi keser, ya ayrılırlar ya kavga ederler.

Bir şekilde benden uzaklaşırlar, nedenini çok merak ediyorum. Olası her yoruma, tavsiyeye, öneriye ve cevaba hatta içinizden geçen herşeye açığım lütfen fikirlerinizi benimle paylaşın aslında bu durumu başta umursamadım ama değer verdiklerim yanımdan uzaklaştılar sanki kurduğum hayaller lanet gibi aksine işliyor ve işlemeye devam ediyor. Ve doğrusunu söylemem gerekirse değerli zevistler/satanistler sizlerden başka kimsem yokmuş meğerse bu durumu burada açıklamam zaten herşeyi ifade ediyor.

Ben genel olarak sizin gibi insanları anladığımı düşünüyorum aynı zamanda da samimi ve içten bulduğum için yakınlık kurmaya özen gösteririm fakat kişisel tecrübelerimden yola çıkarak bazen bazı hayallerin ve planlamaların hayatın öznel saygı alanında eksik şeyler yarattığını ve bunun üzerine kritik bir önem göstererek düşülmesi gerekliliği taraftarıyım.

Diğerlerine duyulması gerekilen öznel saygı (Kişileri gerçekçi şekillerde tanımak, isteklerini bilmek, fikirlerini benimsemek gibi, en kesin ve anlaşılır tanımıyla ciddi biçimde yaşantısına dahil olmak) bazen bu şekildeki planlamalar ve hayaller tarafından gölgeleniyor.

Size bu şekilde davrananları savunmam veya haklı görmem fakat bu şekildeki samimiyetin yarattığı böyle bir eksiklik mevcut.

Bu tarz şeylere bir diğer taraftan bakarsak, bu hayatta sadece kendini önemseyen ve aşırı şekillerde sadece kendi yaşantısının önemli olduğunu savunur arka planlarla yaşayan çok fazla birey var. Bu yönden bakılırsa daha çok sizin için önemli olan şeyleri korumaya odaklanıp, size ve sizin için önemli olan şeylere gerektiği önemi gösteren saygılı bireylerle yakın olmayı tercih etmek gibi dikkatli bir yaşantıya yönelmeniz yarar sağlar

Elinde sonunda mutluluk hak'tan gelir. Hakkın etrafında kalabildiğiniz üzere de bu şekildeki hayal kırıklıkları ve çekingen olmaya yönelten yaşantılardan maksimum hızda iyileşir ve korunursunuz.
 
İnsan tabii ki güvendiğinin yanında içini açıp ağlayabilir, evet. Ama bir erkek veya kadının, cenaze gibi bir yerde sevdiği birisinin ölümü yüzünden feryat edip ağlaması, görülebilecek en doğal tepkidir. Yanınızda duran kişiler belki bir şey hissetmeyebilir ama size bakıp “Ay, bu da ne kadar aciz, kolay lokma” vs diyemez. Bunu diyense insan mıdır meçhul.

Ama evet, onun haricinde herkes istediği tepkiyi, istediği yerde veya kişinin yanında verebilir. Herkesin tepkisi de kendine özgüdür.

Babaannemden örnek vereyim: Kadının kardeşi yada başka biriydi tam hatırlamıyorum ölmüştü ve babaannem cenazede bildiğin güldü ve cenazeden kovuldu.

Yani kimin ne tepki vereceği gerçekten belli olmuyor bu gibi durumlarda veya sonrasında. O yüzden kıyaslama yapmak veya bir yargılamadan çıkacak sonucu kesin görmek mümkün değil. Bu yüzden, ne erkekler ne de kadınlar “şunu şurada yapar”, “şunu şurada yapamaz” gibi genellemeler olasılıktan ibaret kalıyor.
 
İki taraf da haklı. Lysander Bey'in dediği gibi, ben de şahit olmuştum. Hastanede bir adam yakınını kaybettiğinde ağlama krizine girmişti. milletin de başka işi yokmuş gibi “Tüh tüh, tçh tçh, görüyor musun adamı, vah vah...” gibi laflar söylemeye başlamıştı Küçümseyici bakış atıyorlardı. ağlamayınca da “Bu adam ruhsuz mu? Yakını ölmüş, bir damla bile gözyaşı akıtmıyor.” derler.
Veya, hayattaki zorlukları, yaşadığınız sorunları yakınınıza anlatırsınız; bir gün o kişiyle tartıştığınızda bunları yüzünüze vurur. Lysander Bey’in demek istediği bu sanırım: Güçlü olmak, buradan geliyor zayıflıklarını başkalarına gösterip onlara malzeme verme.
Bu, engelli bireylere de çok yapılıyor. Engelli bir bireye bazı durumlarda zorluk yaşadığı için, yardımcı olmak yerine küçümseyerek ve duygusal tatmin için yardım ediyorlar.

Ama siz de haklısınız. İçimiz yanıyor, milleti mi düşüneceğiz o sırada? İnsan ağlamak ister; cenazede, hastanede, başka bir yerde.
İnsan, sevdiği birine sarılmak, başını omzuna koymak, acılarını paylaşmak ister.
Evet vurur. Yüzünüze vurur, dedikodunuzu yapar ve hatta adınızı bile çıkartır.

Ben "erkekler ağlamasın, buna hakları yok" demiyorum. Evet duyguları bastırmakta doğru değil ama Türk toplumunda yaşıyoruz ve herkesin içinde erkeğin ağlaması uygun bir davranış değil. Türk toplumundaki akrabalar genelde akbabadır ve genelde içlerinden birisi "rezalet" bir durumda olmasına rağmen güçlü bir duruş sergiliyorsa ona dokulmaz ama güçlü duruş sergilemeyen ve iyilik meleği olan birisinin düştüklerini ya da herkesin içinde ağladıkları için zayıf gördüklerinden bir tekme de onlar atmak ister.

Ben insanlar ağlamasın demiyorum. Sadece güçlü bir duruş sergilesinler. Bana göre cenaze gibi ortamlarda erkeklerin soğuk kanlılıkla haraket etmesi gerekir ve kriz yönetimini sağlamaları gerekir.
Sonuçta ailede evin direği babadır diye boşuna demezler eğer evin direği herkesin içinde ağlarsa bazıları bunu zayıflık olarak görüp küçük ve hor görme durumları olabiliyor ve bu da imaj zedelemesi oluşturabiliyor. bunu anlatmaya çalışıyorum ama laflarımı cımbızlayıp üzerine abartarak drama yapılması fazlasıyla gerici bir durum.
 
İnsan tabii ki güvendiğinin yanında içini açıp ağlayabilir, evet. Ama bir erkek veya kadının, cenaze gibi bir yerde sevdiği birisinin ölümü yüzünden feryat edip ağlaması, görülebilecek en doğal tepkidir. Yanınızda duran kişiler belki bir şey hissetmeyebilir ama size bakıp “Ay, bu da ne kadar aciz, kolay lokma” vs diyemez. Bunu diyense insan mıdır meçhul.

Ama evet, onun haricinde herkes istediği tepkiyi, istediği yerde veya kişinin yanında verebilir. Herkesin tepkisi de kendine özgüdür.

Babaannemden örnek vereyim: Kadının kardeşi yada başka biriydi tam hatırlamıyorum ölmüştü ve babaannem cenazede bildiğin güldü ve cenazeden kovuldu.

Yani kimin ne tepki vereceği gerçekten belli olmuyor bu gibi durumlarda veya sonrasında. O yüzden kıyaslama yapmak veya bir yargılamadan çıkacak sonucu kesin görmek mümkün değil. Bu yüzden, ne erkekler ne de kadınlar “şunu şurada yapar”, “şunu şurada yapamaz” gibi genellemeler olasılıktan ibaret kalıyor.
Sonunda...Bu arada gülme krizine giren insanlar olduğunu duymuştum daha önce.
 
Sonunda...Bu arada gülme krizine giren insanlar olduğunu duymuştum daha önce.
Olabiliyor evet. Benim maalesef anneannem öldü ve ölüm haberi gelince tepki veremedim. Zaman durdu sanki benim için,gece olduğunda bir hüzünlenip ağlayabildim sadece. Dedem de öldü (ÜZÜNTÜDEN) kalbi dayanmadı eşinin gidişine, fakat dedemde de birşey hissetmedim hatta ağlamadım bile garipti. Ama düşünürüm bazen; annem ölseydi ne yapardım diye? Sanırım hayata devam edemezdim.
 
Ağlamak iyidir maneviyatada iyi gelir, bazı insanlar güçlü görünmek için kendini sıkar güçlü görünmek için, bu yanlıştır yapay bir davranıştır, insanları böyle yaparak güçlü olduğunuza inanmazlar, insanlar uyanıktır kim gerçekten güçlü kim kağıttan kaplan bilir, deneyimli insan bilir öyle vucut geliştireyim kaslı olayım bu güç değildir sadece görüntüdür, buna hepimiz tanık olduk 70 kiloluk bir dövüşçü 100 kiloluk kaslı adamı dövdü, güç insanın ruhundadır içindedir, lütfen kendimiz olalım herkesin için de ağlamak işte gerçek cesaret budur, bu tapuları yıkmaktır toplumda oluşan tapuları, ben nasıl böyle yazı yazdım kendime hayret ettim şimdi
vallaha geçen ağlamak istedim ağlayamadım bende artık o özellik devre dışı kaldı herhalde:rolleyes:
 
Olabiliyor evet. Benim maalesef anneannem öldü ve ölüm haberi gelince tepki veremedim. Zaman durdu sanki benim için,gece olduğunda bir hüzünlenip ağlayabildim sadece. Dedem de öldü (ÜZÜNTÜDEN) kalbi dayanmadı eşinin gidişine, fakat dedemde de birşey hissetmedim hatta ağlamadım bile garipti. Ama düşünürüm bazen; annem ölseydi ne yapardım diye? Sanırım hayata devam edemezdim.
Sakın tepki veremedim diye suçlu hissetme. Bir de öyle bir algı oluyor. Ben de ilk haberi alınca ağlamamıştım o ay bulanık yani sonra ağlamadan bir günüm geçmedi...Ben de annenle ilgili de hissetiklerini anlıyorum. Bir şekilde öğreniyorsun daha doğrusu hayat seni içine çekiyor. Böyle şeyleri düşünmeni tavsiye etmem çünkü olmamış bir şey üzerinden böyle korkuyla yaşamak seni yıpratır <3

seni seviom<3
 
Sakın tepki veremedim diye suçlu hissetme. Bir de öyle bir algı oluyor. Ben de ilk haberi alınca ağlamamıştım o ay bulanık yani sonra ağlamadan bir günüm geçmedi...Ben de annenle ilgili de hissetiklerini anlıyorum. Bir şekilde öğreniyorsun daha doğrusu hayat seni içine çekiyor. Böyle şeyleri düşünmeni tavsiye etmem çünkü olmamış bir şey üzerinden böyle korkuyla yaşamak seni yıpratır <3

seni seviom<3
Yok ya suçluluk duyulacak birşey yok ortada zaten. Teşekkür ederim bu arada başı sağolsun buradaki yakını ölen herkes için. Genelde zaten böyle şeyleri düşünmem, nadiren gelir aklıma ve evet dediğin gibi yıpratır insanı yani negatif birşey sonuçta.

Teşekkür ederim cansın🫶
 
niye bu başlık bu kadar uzadı anlamadım. çok basit bir örnek ama, en basitinden eril yetenekle donatılmış şeylere bakın. insanlar kas gelişimi için neden harici testo iğnesi yapıyorlar? boksörler neden kas gelişimi gibi konularda ön plana çıkıyorlar? en “ağlak” kişi bile savaşta nasıl acımasız olabiliyor? neden bir babada anne şefkati yok?

neden popüler kültürde gözüken aşırı kaslı insanlardan sanatçı çıkmıyor? neden erkek sanatçılar bir asker kadar, boksör kadar -genellikle- maskülen olmuyor?

aşırı basit konuları çok uzatıyosunuz bence.

medeniyet dediğimiz şey bile erilliğe dayanıyor. o atılganlık, liderlik vasıfları vs.
 
niye bu başlık bu kadar uzadı anlamadım. çok basit bir örnek ama, en basitinden eril yetenekle donatılmış şeylere bakın. insanlar kas gelişimi için neden harici testo iğnesi yapıyorlar? boksörler neden kas gelişimi gibi konularda ön plana çıkıyorlar? en “ağlak” kişi bile savaşta nasıl acımasız olabiliyor? neden bir babada anne şefkati yok?

neden popüler kültürde gözüken aşırı kaslı insanlardan sanatçı çıkmıyor? neden erkek sanatçılar bir asker kadar, boksör kadar -genellikle- maskülen olmuyor?

aşırı basit konuları çok uzatıyosunuz bence.

medeniyet dediğimiz şey bile erilliğe dayanıyor. o atılganlık, liderlik vasıfları vs.
Çoook çok haklısın!!!

Kesinlikle erkeklerin hepsi savaşçı, kaslı, vurduğu zaman parçalayan, duygusuz ve her anlamda mükemmel olmak zorunda. Hiçbirinin bir zayıflığı olmamalı. Ağlayan ve duygusal olan erkek eziktir, hiçbir baba da anne şefkati gösteremez. Gerçek erkek de sanatçı olmaz, erkek adam dediğin eline mızrak alıp savaşa gitmeli.

Ve evet, BENCE DE MEDENİYET ERİLLİKTEN VE ERKEKLERDEN İBARET. ÇOK HAKLISIN.

O kadar kasıntı ve yapmacıksınız ki şu an.
 
Çoook çok haklısın!!!

Kesinlikle erkeklerin hepsi savaşçı, kaslı, vurduğu zaman parçalayan, duygusuz ve her anlamda mükemmel olmak zorunda. Hiçbirinin bir zayıflığı olmamalı. Ağlayan ve duygusal olan erkek eziktir, hiçbir baba da anne şefkati gösteremez. Gerçek erkek de sanatçı olmaz, erkek adam dediğin eline mızrak alıp savaşa gitmeli.

Ve evet, BENCE DE MEDENİYET ERİLLİKTEN VE ERKEKLERDEN İBARET. ÇOK HAKLISIN.

O kadar kasıntı ve yapmacıksınız ki şu an.
Medeniyetin erkeklerle ilgili olduğuyla ilgili söylediği şey toplum yönetme ve erillik gücü ile ilgili bir yazıydı sanırım,sadece erkekleri hedef almıyordu (tam hatırlayamadım) ama arkadaş üstüne alınmış direkt olarak. O kadar içi boş genellemeler ki, kimseye hiçbir faydası yok. Bırakın ağlamayan içinde tutup sonra hastalık olarak somatize etsin. Ben söyleyince de bedaht twitter feministi oluyorum.

Bu arada erkeklerin istediği zaman ağlayamayacağını savunan insanlar başka platformlarda ''Erkekler intihar ediyo hüüü.'' demesin. Böyle kasıntı bir şekilde yaşayan insan çevresine değil kendine zarar vermiş sadece diye dua etsin. Kendi üstünüze alamayacağınız kadar sorumluluk alıp altında kalmalı yaşam biçminiz çok üzücü ve eğer gerçekten erkek olmak buysa çok vahim bir durummuş,üzüldüm.
 
Çoook çok haklısın!!!

Kesinlikle erkeklerin hepsi savaşçı, kaslı, vurduğu zaman parçalayan, duygusuz ve her anlamda mükemmel olmak zorunda. Hiçbirinin bir zayıflığı olmamalı. Ağlayan ve duygusal olan erkek eziktir, hiçbir baba da anne şefkati gösteremez. Gerçek erkek de sanatçı olmaz, erkek adam dediğin eline mızrak alıp savaşa gitmeli.

Ve evet, BENCE DE MEDENİYET ERİLLİKTEN VE ERKEKLERDEN İBARET. ÇOK HAKLISIN.

O kadar kasıntı ve yapmacıksınız ki şu an.

nerenizden okudunuz anlamadım. yoksa ne yani kadın olmak aşağılık bir şey mi? buna da böyle kastettiğimi söyleyin tam olsun. :D

yaptığım genellemeyi bile anlayamayan birisisiniz.

her insan olması gereken kişi olur bu kadar.

hiçbirimizin zayıflığı olamaz diye bir şey yok. ama gidip zayıf kalana gelip filmlerdeki gibi yardım etmeyecek kimse.

yeminle başka türlü anlıyorsun. ezik ne alaka? şahsen kimi zaman çok duygusal olabiliyorum. böyle bir şey de belirtmedim. vurucu nokta olarak bir şeyler söyledim neredenizden anladınız?

yani erkek olarak çocuğum olursa emzirip ona bir kadın kadar şefkat göstermeye biyolojik gerçekler elvermiyor. eşim vefat ederse ileride, hem babalık hem annelik yapmaya çalışırım, bu ayrı mevzu.

harbiden başka yerinizden anlıyorsunuz. sanatçı olamaz diye bir şey mi dedim orada? maskülenliğin ön plana çıktığı aktivitelerde profesyonel olan birisinin ciddi manada sanatçılık ruhu olan birisi olduğunu nadiren gördüğümüzü açıklamışım. tam tersine burada dişil enerjiyi övmüşüm.

daha bir şey yazmıyorum okuduğunuzu anlamıyorsunuz zaten :D temel 101 biyoloji okuyun tartışırız sonra.
 
nerenizden okudunuz anlamadım. yoksa ne yani kadın olmak aşağılık bir şey mi? buna da böyle kastettiğimi söyleyin tam olsun. :D

yaptığım genellemeyi bile anlayamayan birisisiniz.

her insan olması gereken kişi olur bu kadar.

hiçbirimizin zayıflığı olamaz diye bir şey yok. ama gidip zayıf kalana gelip filmlerdeki gibi yardım etmeyecek kimse.

yeminle başka türlü anlıyorsun. ezik ne alaka? şahsen kimi zaman çok duygusal olabiliyorum. böyle bir şey de belirtmedim. vurucu nokta olarak bir şeyler söyledim neredenizden anladınız?

yani erkek olarak çocuğum olursa emzirip ona bir kadın kadar şefkat göstermeye biyolojik gerçekler elvermiyor. eşim vefat ederse ileride, hem babalık hem annelik yapmaya çalışırım, bu ayrı mevzu.

harbiden başka yerinizden anlıyorsunuz. sanatçı olamaz diye bir şey mi dedim orada? maskülenliğin ön plana çıktığı aktivitelerde profesyonel olan birisinin ciddi manada sanatçılık ruhu olan birisi olduğunu nadiren gördüğümüzü açıklamışım. tam tersine burada dişil enerjiyi övmüşüm.

daha bir şey yazmıyorum okuduğunuzu anlamıyorsunuz zaten :D temel 101 biyoloji okuyun tartışırız sonra.
Başlıkta bu mu tartışıldı? Yazan kişi kadın-erkek biyolojisi inkar mı etmiş? Konu zaten sizin ilk yazdığınızla ilgili bile değildi. Boksör mü daha maskülen sanatçı mı zart zurt... Abi sen ne okudun? Erkekler her koşulda ağlamasın dendi, ama biz zaten savaşta askerler oturup ağlasın demiyoruz ki. Sanki burdaki herkes asker amq, mamut avlıyorsunuz da bizim mi haberimiz yok?

Sanki erkekler normalde çok sevkatli oldukları için eril güçlerini kaybetmişler gibi konuşmalar oluyor bir de onu da anlamıyorum amq dünya bıyıklı amcaların elinde zaten hepiniz gizli gaysiniz de kadınları eleyip dünyayı kocaman bir gay cluba mı çevirmeye çalışıyorsunuz djldjslkşldkkfilkşlskldjflkjfjşdfjilj

Böyle düşünmeyen normal insanları da erkekliklerinde şüphe ettirip kötü hissettiriyorsunuz o da ayrı komedi aq
 
Eril ve dişil olmakla feminen veya maskülen ifadeyi karıştırmışsınız sanırım. İki asker düşünelim mesela ikisi de erkeksi hareketler sergilesin. Biri daha disil işe vatan, millet ve ailesini koruma duygularıyla bu mesleği seçer öbürü daha eril ise gücünü ve potansiyelini göstermek ana motivasyonudur yüksek ihtimalle.

Bu askerlerden ne dişil olanı ayol diyor ne de eril olanı heyt ulenn diyor çünkü maskülen ifadeleri var
Erkeksi ve kadınsı ifadeler kültüreldir.

Şunları başkası yazmış olsa ciddiye alınır ama stereotipleştirmek gerekirse kırmızı saçlı feministiniz olarak gözünüze gözünüze sokuyorum. Bir daha makyaj yapmak istediğiniz zaman (ve bu istedğnden rahatsız olacak kadar kendinizi kabul edemeyecek bir durumda olduğunuz zaman) bunu ''dişil'' olmaya atfetmeden önce Tanrıçaların bu aptallığınız hakkında ne düşüneceğini düşünün.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top