Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Welcome to Our New Forums

  • Our forums have been upgraded! You can read about this HERE

Kurban

Big Red said:
Tanrılar niye kurban istesin?
Kurban istemeden bize hiçbir yardımda bulunmazlarmış ve satanizmin kökenin de kurbanın var olduğu söyleniyor
Ninerlar böyle olduğunu söylüyor
 
Antichristaction said:
Satanizmde tanrılar kurban istemeden yardım edemez deniliyor bu doğru mu?
Esenlikler,

Hayır, doğru değil. Sadece iyiliklerinin karşılığı olarak, nezaketen RTR sözü verebilirsiniz.

İyi günler.
 
Antichristaction said:
Satanizmde tanrılar kurban istemeden yardım edemez deniliyor bu doğru mu?

Satanizm için geçerli değildir. Ancak antik dönemlerde Mitolojik çoğu inanisda kaynaklar için tanrılara kurban verildiği açıkça görülebilir.

"Troyalilar, getirin koyunları hadi. Erkeği ak olsun dişisi kara. Trak tanrıya biri, güneş tanrıya biri. Getirelim Zeus için bizde bir tane." (Ilyada 3-102/104)

"Phoibos, Apollon'a şöyle dedi; amansız tanrılar işiniz gücünüz yok mu? Beneksiz keçilerin, sığırların nurlarını. Hektor hiç mi yakmadı size?" (Ilyada 24-31/34)

Agamemon, Artemis Korusunda avlanırken kutsal bir geyiği öldürüp, böbürlendiği için tanrıça Artemis'i kızdırır. Böylece Akha Ordusunun Aulis'ten Truva'ya açılmasını sağlayacak uygun rüzgarlar çıkmaz. Agamemnon böylece ordunun bilicisi Kalkhas'a danışır. Kalkhas, düş yorumcularının en büyüğüdür; geçmişi, geleceği, şimdiyi bilmektedir. Ona, bu hüneri Apollon vermiştir. Kalkhas, tanrıça Artemis'in Agamemnon'a sinirli olduğunu, eğer kızını tanrıçaya kurban ederse yola çıkmasını sağlayacağını söyler.
(İphigenia Avlis'te, Euripides. Hekabe, Euripides.
Orestes, Euripides.Elektra, Sofokles. İphigenia Tauris'te, Euripides.)
 
Kurban iyidir de... Yenmez. Gel görelim ki kurbanlarını yiyenler de var bu hayatta. Bir gün bir hayvanı kurban edersem eğer asla yemezdim.

Biz neyiz oluşum?... Lord muyuz neyiz? Zaten herşeyi başarsa başarsa Lordum Şeytan başarırdı. Bir de diğer mucizevi lordlarımız.

Bir gün bir kurban keseyim de, usül neymiş öğrensinler. Hepsi yiyor kurbanlarını ya, ben de gülüyorum onlara. "Bu da neyin saçmalığı" diyorum. Bir lanet kurayım en iyisi yoldaşlarımla bu hezimet uzunu canlıların bayram dediği saçmalığa. Kurbanları boğazlarında kalsın ya da midesine fesat indirsin. Zamanın büyücülerinden kimler kaldı hehey!
 
Free Tibet said:
Satanizm için geçerli değildir. Ancak antik dönemlerde Mitolojik çoğu inanisda kaynaklar için tanrılara kurban verildiği açıkça görülebilir.

"Troyalilar, getirin koyunları hadi. Erkeği ak olsun dişisi kara. Trak tanrıya biri, güneş tanrıya biri. Getirelim Zeus için bizde bir tane." (Ilyada 3-102/104)

"Phoibos, Apollon'a şöyle dedi; amansız tanrılar işiniz gücünüz yok mu? Beneksiz keçilerin, sığırların nurlarını. Hektor hiç mi yakmadı size?" (Ilyada 24-31/34)

Agamemon, Artemis Korusunda avlanırken kutsal bir geyiği öldürüp, böbürlendiği için tanrıça Artemis'i kızdırır. Böylece Akha Ordusunun Aulis'ten Truva'ya açılmasını sağlayacak uygun rüzgarlar çıkmaz. Agamemnon böylece ordunun bilicisi Kalkhas'a danışır. Kalkhas, düş yorumcularının en büyüğüdür; geçmişi, geleceği, şimdiyi bilmektedir. Ona, bu hüneri Apollon vermiştir. Kalkhas, tanrıça Artemis'in Agamemnon'a sinirli olduğunu, eğer kızını tanrıçaya kurban ederse yola çıkmasını sağlayacağını söyler.
(İphigenia Avlis'te, Euripides. Hekabe, Euripides.
Orestes, Euripides.Elektra, Sofokles. İphigenia Tauris'te, Euripides.)


Esenlikler,

Mitlerin alegorik olduğu forumda çok kez dilegetirildi. Homeros'u veya Hesiodos'u da okurken aynı şekilde bakmanız gerekiyor. İlyada üzerine bugün akademide bile satır satır analizler yapılıyorken ruhaniyetle uğraşan birinin böyle bir metne bu kadar düz yaklaşması beni şok etti doğrusu. Aşağıda Homeros ve alegori diye aratınca internette karşınıza gelecek rastgele bir makaleyi bırakıyorum. Sonrasında Homeros ne anlatıyor diye üzerine uzun uzun düşünmenizi tavsiye ederim.


Derveni papirüsü adlı milat öncesi 5. yüzyılın sonlarına tarihlenen yazmada Orfik bir şiirin ilahi isimlerin etimolojisi üzerinden alegorik biçimde yorumlandığı görülmektedir (Brisson, 2004: 32). Yazma metin 20. yüzyılın en önemli arkeoloji buluşlarından birisi sayılmıştır. Zira Avrupa’nın bu zamana dek bulunmuş en eski el yazması metnidir. Tarihi bakımdan belki de ilk alegorist yorum örneği Derveni papirüsüdür. Bu metinde bir yorumcu Orpheus’a ait bir şiirin alegorik yazılmış olduğunu belirterek şiiri yorumlamaktadır. (Laks-Most, 2001: 81) Derveni yazmasının ileride ele alacağımız filozof Anaksagoras’ın çevresine ait olduğu düşünülmektedir. (Laks-Most, 2001: 34) Alegorinin felsefi bağlamda en eski uygulanışının M.Ö 6. yüzyılda başladığı söylenmektedir (Konstan, 2005: xiii). İlk filozofların bu tarihlerde Homeros’a alegorik yöntemle yaklaştıkları iddia edilmektedir. Oldukça eski bir tarihte yaşamış edebiyatçılardan Regiumlu Theagenes’in (M.Ö 529 – 522) ilk alegoristlerden olduğu söylenebilir. Bir gramerci olan Theagenes Porphyrius’un aktardığına göre Homeros’un tanrılarının sıcak, soğuk, kuru ve yaş gibi doğal elementlere karşılık geldiğini hatta bazı durumlarda aptallık, âşıklık gibi psikolojik hallere denk düştüğünü iddia etmiştir (Konstan, xiv). Yine aynı dönemlerde yaşamış bulunan Pherekides ve Metrodorus için benzer alegorist yorum örnekleri verilmektedir (Konstan, 2005: xiv). Pherekides
varlığı Zeus, Kronos ve Kathonie diye temel üç öğeye ayırmaktadır. (Laerteus, 2002: 57) Zeus ve Kronos gibi mitolojik figürleri alegorist biçimde yorumladığı ve felsefileştirerek rasyonalize ettiği görülmektedir. Metrodorus ise Homeros şiirlerindeki güçleri fiziki fenomenler biçiminde yorumlamıştır. (Laerteus, 2002: 72). -Burası
 
Tanrılara kurban kesmek saçmalıktan da öte hakarettir.

Ölümle donatılmış gri enerjiyi direkt önlerine seriyorsunuz. Bu, sizden düzgün yemek bekleyen bir insanın önüne dışkı bırakmak gibidir.

Tanrıların, bizim gibi aciz insanların ya da bir hayvanın yükseltebileceği/barındıracağı enerjinin çok daha fazlasını belki tek bir nefesleriyle, belki de birkaç dakika içinde elde edebilecekleri gerçeğiyle birlikte, olayın saçmalığını daha da fazla uzatmanın lüzumu yoktur.

Tanrılar adına kurban kesmek, halkına altın dağıtmak için sokağa inmiş kralın yüzüne tükürmekten farksızdır. Alan ve veren ilişkisinde, biz insanlık olarak, her daim Tanrılardan alıcı pozisyonunda kalacağız. Onlara ritüeller yapıyor, methiyeler sunuyor ve hatta enerjiler yolluyoruz. Fakat bu günün sonunda, bu alıp verme ilişkisini anlayabilmemiz ve onlarla yakınlaşabilmemiz, onlardan daha da çok alabilmemiz için yapılıyor. Kişi, asla ama asla Tanrılarla ilişkisinde muhtaç olan taraf olduğunu unutmamalıdır.

İnsanlığı yaratmış tanrıların, bir çiftlik kurup sabah akşam hayvan kesemeyeceğini düşünüyorsanız, bu fikrinizin tutarsızlığının farkına varmanız ve Tanrıların böyle hayali ve gerçeklikten uzak ihtiyaçlardan uzak olduğunu anlamanız gerekiyor.

Onların lanetli ve cılız bir enerjiye ihtiyaçları yok.

Mitoloji konusundaysa, mitoloji, düz anlaşılmaması gereken bir külliyattır. Mitolojiye bakarak kişi, bilinç düzeyinin algılayabildiği kadarıyla çok büyük bilgelikler elde edebilir. Antik zamanlardaki bilgeler, bu araç vasıtasıyla çok geniş bir kavrayış geliştirdiler; aksi yönde hareket eden toplumlardaki sonuçları ise görüyorsunuz.
 
Bright Truth said:
Alan ve veren ilişkisinde, biz insanlık olarak, her daim Tanrılardan alıcı pozisyonunda kalacağız. Onlara ritüeller yapıyor, methiyeler sunuyor ve hatta enerjiler yolluyoruz. Fakat bu günün sonunda, bu alıp verme ilişkisini anlayabilmemiz ve onlarla yakınlaşabilmemiz, onlardan daha da çok alabilmemiz için yapılıyor. Kişi, asla ama asla Tanrılarla ilişkisinde muhtaç olan taraf olduğunu unutmamalıdır.

Tüm dediklerinize katıldığımı belirtmekle beraber eklemek istedim ;

Yaptığım tüm ritüeller ve çalışmalarda her zaman Tanrılardan geriye daha fazlasını aldım . HER ZAMAN . RTR olsun Demon gücü ritüelleri olsun, topluluk ritüelleri olsun, bunlar her zaman temelde bizim için olan ve gelişimimizi hızlandıran aynı zamanda gelişimimizin daha sağlam temeller üzerinde olmasını sağlayan çalışmalar .

Özellikle Demon gücü ritüellerinden aldığım verim muazzam, burada yapılan Demon'a methiye dizmek de olsa temelde hissettiğim o Demon'un gücünü içimizde ortaya çıkarmak , toplu olarak yapmamız da aynı zamanda gücü daha da arttırıyor. Ritüelin sonunda yaptığımız ise gene Tanrılardan enerji çekmek oluyo ve ben yaptığım her Demon ritüelinin başlangıcında enerji yükselterek yapmış olsam da sonunda o enerjiden katlarsa fazlasını ve ekstra kutsamalarını alıyorum .

Örnek olarak Set Demon ritüelinde kundalinim uzun süre muazzam hissettirdi ve defalarca sırtımdan yukarı yükselerek muazzam ısı, muazzam haz, muazzam güç, yükselmesi yaşattı.

Bir de bunlara ek olarak günlük hayatımızda karşılaştığımız her önemli durum için bize karşılıksız yardım da ediyolar . Demon çağırma ritüeli bile yapmadan Şeytan Baba'dan, koruyucu Demonumdan ve diğer birkaç Demondan günlük hayatımda sürekli olarak defalarca yardım aldım .

Yani Tanrılarla olan ilişkimizde biz baştan sona alan tarafız, onların bizim herhangi bir şeyimize hiçbir şekilde ihtiyacı yok bizim onlara ihtiyacımız var ve Tanrıların bir kurbandan gelecek zavallı enerjilere filan ihtiyacı yok .
 
altın said:
Kurban iyidir de... Yenmez. Gel görelim ki kurbanlarını yiyenler de var bu hayatta. Bir gün bir hayvanı kurban edersem eğer asla yemezdim.

Biz neyiz oluşum?... Lord muyuz neyiz? Zaten herşeyi başarsa başarsa Lordum Şeytan başarırdı. Bir de diğer mucizevi lordlarımız.

Bir gün bir kurban keseyim de, usül neymiş öğrensinler. Hepsi yiyor kurbanlarını ya, ben de gülüyorum onlara. "Bu da neyin saçmalığı" diyorum. Bir lanet kurayım en iyisi yoldaşlarımla bu hezimet uzunu canlıların bayram dediği saçmalığa. Kurbanları boğazlarında kalsın ya da midesine fesat indirsin. Zamanın büyücülerinden kimler kaldı hehey!

Esenlikler,

Yenmemesi daha mantıksız. Yüzbinlerce insanın kestiği o ölü hayvanlar nereye gidecek? Siz sadece 5 6 milyon yahudinin kestiği ve "günahlarını aktardığını" düşündüğü tavukların nereye gittiğini biliyor musunuz? Boyutları ve kiloları çok düşük ancak böyle kitlesel katliyamların daha büyük hayvanlarla ve daha fazla insan tarafından yapıldığını düşünün. Vahşet.

İyi günler.
 
Alterai said:
Free Tibet said:
Satanizm için geçerli değildir. Ancak antik dönemlerde Mitolojik çoğu inanisda kaynaklar için tanrılara kurban verildiği açıkça görülebilir.

"Troyalilar, getirin koyunları hadi. Erkeği ak olsun dişisi kara. Trak tanrıya biri, güneş tanrıya biri. Getirelim Zeus için bizde bir tane." (Ilyada 3-102/104)

"Phoibos, Apollon'a şöyle dedi; amansız tanrılar işiniz gücünüz yok mu? Beneksiz keçilerin, sığırların nurlarını. Hektor hiç mi yakmadı size?" (Ilyada 24-31/34)

Agamemon, Artemis Korusunda avlanırken kutsal bir geyiği öldürüp, böbürlendiği için tanrıça Artemis'i kızdırır. Böylece Akha Ordusunun Aulis'ten Truva'ya açılmasını sağlayacak uygun rüzgarlar çıkmaz. Agamemnon böylece ordunun bilicisi Kalkhas'a danışır. Kalkhas, düş yorumcularının en büyüğüdür; geçmişi, geleceği, şimdiyi bilmektedir. Ona, bu hüneri Apollon vermiştir. Kalkhas, tanrıça Artemis'in Agamemnon'a sinirli olduğunu, eğer kızını tanrıçaya kurban ederse yola çıkmasını sağlayacağını söyler.
(İphigenia Avlis'te, Euripides. Hekabe, Euripides.
Orestes, Euripides.Elektra, Sofokles. İphigenia Tauris'te, Euripides.)


Esenlikler,

Mitlerin alegorik olduğu forumda çok kez dilegetirildi. Homeros'u veya Hesiodos'u da okurken aynı şekilde bakmanız gerekiyor. İlyada üzerine bugün akademide bile satır satır analizler yapılıyorken ruhaniyetle uğraşan birinin böyle bir metne bu kadar düz yaklaşması beni şok etti doğrusu. Aşağıda Homeros ve alegori diye aratınca internette karşınıza gelecek rastgele bir makaleyi bırakıyorum. Sonrasında Homeros ne anlatıyor diye üzerine uzun uzun düşünmenizi tavsiye ederim.


Derveni papirüsü adlı milat öncesi 5. yüzyılın sonlarına tarihlenen yazmada Orfik bir şiirin ilahi isimlerin etimolojisi üzerinden alegorik biçimde yorumlandığı görülmektedir (Brisson, 2004: 32). Yazma metin 20. yüzyılın en önemli arkeoloji buluşlarından birisi sayılmıştır. Zira Avrupa’nın bu zamana dek bulunmuş en eski el yazması metnidir. Tarihi bakımdan belki de ilk alegorist yorum örneği Derveni papirüsüdür. Bu metinde bir yorumcu Orpheus’a ait bir şiirin alegorik yazılmış olduğunu belirterek şiiri yorumlamaktadır. (Laks-Most, 2001: 81) Derveni yazmasının ileride ele alacağımız filozof Anaksagoras’ın çevresine ait olduğu düşünülmektedir. (Laks-Most, 2001: 34) Alegorinin felsefi bağlamda en eski uygulanışının M.Ö 6. yüzyılda başladığı söylenmektedir (Konstan, 2005: xiii). İlk filozofların bu tarihlerde Homeros’a alegorik yöntemle yaklaştıkları iddia edilmektedir. Oldukça eski bir tarihte yaşamış edebiyatçılardan Regiumlu Theagenes’in (M.Ö 529 – 522) ilk alegoristlerden olduğu söylenebilir. Bir gramerci olan Theagenes Porphyrius’un aktardığına göre Homeros’un tanrılarının sıcak, soğuk, kuru ve yaş gibi doğal elementlere karşılık geldiğini hatta bazı durumlarda aptallık, âşıklık gibi psikolojik hallere denk düştüğünü iddia etmiştir (Konstan, xiv). Yine aynı dönemlerde yaşamış bulunan Pherekides ve Metrodorus için benzer alegorist yorum örnekleri verilmektedir (Konstan, 2005: xiv). Pherekides
varlığı Zeus, Kronos ve Kathonie diye temel üç öğeye ayırmaktadır. (Laerteus, 2002: 57) Zeus ve Kronos gibi mitolojik figürleri alegorist biçimde yorumladığı ve felsefileştirerek rasyonalize ettiği görülmektedir. Metrodorus ise Homeros şiirlerindeki güçleri fiziki fenomenler biçiminde yorumlamıştır. (Laerteus, 2002: 72). -Burası

Sadece Homeros değil ki, Helenistik yüzlerce kaynakta Tanrılara kurban veren Yunan görülebiliyor. Tabii siz Mitolojik bir çok sistemin bozulduğuna inanıyorsunuz.
 

Esenlikler,

Sizi görünce sormak aklıma geldi. Türk mitlerinde beyaz geyiği takip etmenin, Şaman'ın inisiasyonunu simgemelemesine dair bir şey biliyor musunuz? Çinliler yazıya geçirdiği ve 白鹿'nun 白'si hem beyaz hem ışık anlamına geldiği için ışığın geyiği de olabilir.
 
Pammy said:
Esenlikler,

Sizi görünce sormak aklıma geldi. Türk mitlerinde beyaz geyiği takip etmenin, Şaman'ın inisiasyonunu simgemelemesine dair bir şey biliyor musunuz? Çinliler yazıya geçirdiği ve 白鹿'nun 白'si hem beyaz hem ışık anlamına geldiği için ışığın geyiği de olabilir.


Esenlikler,

Öncelikle yaklaşık bir yıl önce Türk Mitolojisi üzerine bir yazı yazıp, benim yazılarımdan birini de çevirmiştiniz. Hem çeviriniz hem de yazınız oldukça güzel olmuş doğrusu. O ara bir şey yazmadığımı yeni fark ediyorum, fırsat gelmişken şimdi yazayım elinize sağlık. Foruma ara ara girdiğimde o tarz mitoloji-sembolizm konusunu işleyen yazılar pek göremiyorum. Şahsen forumlarda daha fazla felsefe, mitoloji, edebiyat yazısı görmek isterim. Kişisel olarak el atmak istesem de epey vakit istiyor doğrusu. Müsait olan kardeşlerimiz bu alana yüklenirlerse çok mutlu olurum. Bu çağrım hem Pammy hanıma hem de diğer üyelerimize.

Soruya dönmek gerekirse, epeydir Türk Mitolojisi üzerine bir şeyler okumuyordum. Açıkçası üzerine aktif olarak düşünmediğim için bağlantı kurmak şu an daha zor geliyor. Okuduğum aralıkta da geyik sembolizmi üzerine çok odaklanmamıştım. Bu mesaj üzerine kısa bir kaynak taraması yapma kararı aldım. Fuzuli Bayat'ın Ana Hatlarıyla Türk Şamanizm'i kitabının 245. sayfasında Şamanların kabul ettiği çakra sistemine ait bir görsel veriliyor. Görselde her çakra bir hayvanla sembolize ediliyor. Bakmak isteyenler için aşağıya bırakacağım, görüldüğü gibi tam kök çakrasının denk geldiği kısım geyikle ilişkilendirilmiş. Ayrıca konuyla tam alakası olup olmadığına emin değilim ama JoS'u taradığımda HPS Maxine'in kök çakrası mudrasına bir boynuz benzetmesi yaptığını gördüm. Taç çakrasının mudrasına bu açıdan bakınca bir çeşit kuşu andırmadığını söylesem yalan olur. Türk Şamanlarının çakra sisteminde aşağıda görüldüğü gibi sekiz enerji merkezi var. Sisteme Yılanı (Muhtemelen kundaliniyi) de dahil etmişler. Kundalini uykuda olması sebebiyle, muhtemelen kökün altına (orada başka bir çakra olmaması gerektiği için makul) yerleştirilmiş.


The origins of the "Goat of Mendes" can be traced back to Ancient Egypt. Goats and Rams were worshipped in many cities throughout Egypt thousands of years ago. The Goat is synonymous with Satanism. The horns represent the Horned Gods/Goddesses. Goats also symbolized fertility in many different cultures and times. The Goat as a symbol of fertility and focus of religious rites dates all the way back to Sumeria.

The goat symbolizes fertility- fertility in multiplying the life force, vril, which activates and raises the serpent. The "Goat of a Thousand Young" is referring to the crown chakra, "Sahasrara" in Sanskrit which means "Thousand Petal Lotus." -Burası


Yukarıdaki alıntıda keçi-doğurganlık-taç çakrası ilişkisi verilmiş. Boynuzların sadece keçi özelinde doğurganlıkla ilişkili olmadığını düşünürsek (ki bu doğru, çoğu mitte boynuzlu tanrı bereketle alakalı). Şamanların çakra sisteminde yılan yükseldiğinde geyiğin (veya sembolizm için kullanılan hayvanın) boynuzları da yükselmiş oluyordur belki. Bazı Şamanların boynuz taktığını hatırlıyorum. Belki de geyiğin takip edilmesi bununla alakalıdır. Yanlış hatırlamıyorsam boynuzların bilgelik gibi bir anlamı da vardı galiba bununla da bir alakası olabilir. Sorduğunuz şeyle ne derece ilişkili bilemedim ama tamamen boynuz temelinde ilerlediğimde ulaşabildiğim nokta bu oldu. Tabii bunu beyin fırtınası olarak yazıyorum, öyle değerlendirin. Yazdıklarım "mutlak gerçektir!" gibi bir iddiam yok. İyi günler.


Ads-z.png



Ek: Fuzuli Bayat bu kitabı hazırlarken Olard Dickson adlı Rus bir Şamanın çalışmalarından oldukça faydalanmış. Bu isim hakkında biraz inceleme yaptığımda vaktinde websitesini ve youtube kanalını bulmuştum. İkisi de Rusça olduğundan çeviri ile (pek verimli olmadı) okudum/izledim. Yanlış hatırlamıyorsam kendisi doğrudan Tuvadaki şamanlardan dersler aldığını yazmıştı. Ayrıca kitaplarından birinde Feng Shui ve Doğu Tıbbı üzerine de bir şeyler yazdığını hatırlıyorum. Fuzuli Bayat'ın kitabındaki görsel de Olard Dickson'ın kitaplarının birinden alınmış. Kendisinin kitaplarından biri (Ruh Yolculuklarının Şamanik Haritaları-Sınırın Ötesindeki Boşlukların Kartografyası) Türkçeye çevrilmiş. Merak edenler bakabilir.
 
Alterai said:
Ek: Fuzuli Bayat bu kitabı hazırlarken Olard Dickson adlı Rus bir Şamanın çalışmalarından oldukça faydalanmış. Bu isim hakkında biraz inceleme yaptığımda vaktinde websitesini ve youtube kanalını bulmuştum. İkisi de Rusça olduğundan çeviri ile (pek verimli olmadı) okudum/izledim. Yanlış hatırlamıyorsam kendisi doğrudan Tuvadaki şamanlardan dersler aldığını yazmıştı. Ayrıca kitaplarından birinde Feng Shui ve Doğu Tıbbı üzerine de bir şeyler yazdığını hatırlıyorum. Fuzuli Bayat'ın kitabındaki görsel de Olard Dickson'ın kitaplarının birinden alınmış. Kendisinin kitaplarından biri (Ruh Yolculuklarının Şamanik Haritaları-Sınırın Ötesindeki Boşlukların Kartografyası) Türkçeye çevrilmiş. Merak edenler bakabilir.


Burayı yazarken dalgınlığıma denk gelmiş. Normalde bu kısımda yukarıdaki çakra sisteminin ne denli özgün olduğu konusuna kısa bir değinecektim. Bu sistem eski tarihlere kadar izlenebiliyor mu bu konuda bir fikrim yok. Türkler özellikle Budizm'den ciddi şekilde etkilenmiş gibi gözüküyorlar. Bu sistemin daha sonraki tarihlerde Tibet Budizmi'nden geçmiş olabilme ihtimali var. Zaten elimizdeki mevcut mitoloji de Budist etkilerle bize ulaşıyor. Ayrıca yukarıda "Olard Dickson'ın Feng Shui ve Doğu Tıbbı üzerine de bir şeyler yazdığını hatırlıyorum" dedikten sonra yazmayı unuttuğum kısmı da ekleyeyim. Bağlayacağım yer bu adamın pek çok farklı sistem üzerine çalıştığıydı. Kendi kurduğu sistem de karma gibi duruyor. Fuzuli Bayat da kitapta yer yer bunu değerlendiriyor ancak hangi unsurların özgün, hangilerinin sonradan dahil olduğuna ilişkin bir şey göremedim. Bu sistem belki bir neo-şaman öğretisi olabilir. Zeki Velidi Togan'ın bir keresinde hastalanıp bir şamana tedavi olmaya gittiğini okuduğumu hatırlıyorum, şaman iyileştirmeyi başarmış. Satanik açıdan bakıldığında, tüm medeniyetlerde geçmişte ruhani bilgi vardı. Dolayısıyla çakra sistemi Hindistan'a özgü bir şey olmamalı. Bu perspektiften, şamanlık müessesenin sürdüğü düşünülürse çakra sisteminin Türklerde mevcut olması ve aktarılmış olması çok mantıksız değil. Yine de emin olamıyorum.
 
Sadece Homeros değil ki, Helenistik yüzlerce kaynakta Tanrılara kurban veren Yunan görülebiliyor. Tabii siz Mitolojik bir çok sistemin bozulduğuna inanıyorsunuz.
İnsanlar gelip kurban sorduklarında Platon'un Devlet'indeki gibi Sokrates kalkıp gidecekken dur daha şölen yapıp kurban kesecektik diyerek durdurdukları zamanki kurbanı sormuyor. Adamlar habire hayvan kesip tanrılara adıyor zaten, şerefe demek gibi bir şey onlar için. Büyü ya da spiritüel bir şey yaparken, m*slüman cinci hocaların kedilerin ayağını keserek büyü yapması, crowley'in orgazm olurken keçinin boynunu keserek spiritüel bir şey yapmaya çalışması gibi şeyleri soruyorlar, büyü anlamında. Hayır öyle şeyler yapmıyoruz.
 
ÇOK teşekkür ederim bir daha dönüp okumak için cevap yazmayı erteledim. Şamanların çakra sistemini daha önce görmemiştim, gördüysem de hatırlamıyorum. Başın üstünde, daha yüksek, oktav mı denir artık, seviyelerde çakralar olduğunu görüyorum bazen hatta JoS sitesinde de var: https://www.joyofsatan.org/Top_Chakras.gif Ama kök çakranın altında böyle bir şey görmemiştim hiç. Benim aklıma ilk bu üst çakralar gibi ana 7'liye dahil olmayan bir çakra olabileceği geldi görünce ama dediğiniz gibi de olabilir.

Boynuzu her zaman doğurganlıkla ilişkilendiriyorlar bilgelik ve diğer şeylere hiç geçmeden, ki o da doğru. İngilizce'de horny (cinsel olarak uyarılmış) horn (boynuz)'dan türetmeleri gibi, genelde erkek cinsel iktidarıyla eşleştiriyorlar. Boynuzların kadın için doğurganlığı simgelemesi biraz sıradışı geldi başta. Ama soruyu sormama sebep olan efsanedeki geyik bir tanrıçanın (ya da perinin) hayvanıydı. Mantıksız değil, resme bakınca görsel olarak bağlantı kurabildim uterus ve boynuz arasında. Artemis'in sembolü geyik ve kendisi doğumlara yardımcı olan Tanrıça. Belli bir cevap aramıyordum, öylesine meraktan bakıyordum. Yardımcı oldu evet teşekkür ederim tekrardan. Rica ederim o yazınız olabildiğince fazla kişi tarafından görülmeyi hak eden güzel bir yazıydı.
 
Alan ve veren ilişkisinde, biz insanlık olarak, her daim Tanrılardan alıcı pozisyonunda kalacağız.
Her daim mi? Sonuçta gelecekte birçok şeyin değişmesini planlıyor ve bekliyoruz. Evet, Tanrılar şu anda varoluşun her anlamında zenginlik ve varlık içindeyken bizimki gibi hiçlikle boğuşan bir gezegenden söz etsek de zenginleşme ve mükemmelleşme potansiyeline sahibiz. Ama haklısınız, elimizde "neredeyse" hiçbir şey olmadığından mecbur alıcı konumunda oluyoruz. En azından hiçlikten uzaktaki belirli bir seviyeyi yakalamalı ve kendi ayaklarımız üzerinde durabilmeyi öğrenmemiz gerekiyor.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top